enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
32,3271
EURO
35,0620
ALTIN
2.297,63
BIST
9.008,28
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

İmamoğlu’nun Bizantologlarından ‘kültürel işgal’ hamlesi!

Ekrem İmamoğlu ve ekibinin Sultanahmet’te İslam eserlerini yıkarak Antik Roma Hipodromunu yeniden ihya etmeye dair açıklamaları kamuoyunda sert …

İmamoğlu’nun Bizantologlarından ‘kültürel işgal’ hamlesi!
03.10.2022
96
A+
A-

Ekrem İmamoğlu ve ekibinin Sultanahmet’te İslam eserlerini yıkarak Antik Roma Hipodromunu yeniden ihya etmeye dair açıklamaları kamuoyunda sert tepki gördü.

İstanbul’u İslamsızlaştırıp Bizans’ı ortaya çıkarma gayreti içindeki CHP’li Belediyeye vatandaşlar yoğun tepki gösterdi. Bizansçı yapıların projelerini uygulamaya kalkan belediye yönetimine yönelik eleştiriler sürüyor. Bu tartışmalar Bizansçıların ileriye yönelik hedeflerini ve eylemlerini de yeniden gündeme getirdi.

Anadolu’nun Müslüman kimliğine hâlâ tahammül edemeyen haçlı zihniyeti boş durmuyor. Arkeolojik kazılar adı altında Bizans diriltilmeye çalışılıyor. Hem içeriden hem dışarıdan bu konuda büyük destek olan sinsi yapıların ülkemizdeki en büyük destekçisi ana muhalefet partisi CHP. CHP her alanda Türkiye düşmanlarıyla işbirliğini sürdürüyor.

Belediye başkanları Yunan propagandası yapıp Bizans eserlerini ortaya çıkarma gayreti içinde. Hepsinin arkasında Bizansçı yapıların olması tesadüf değil. Bizansçıların ne yaptıklarını anladığımızda CHP’nin ne yapmaya çalıştığını daha kolay anlayabiliriz. Bizans kongreleri niçin toplanıyor ülkemizden kimler katılıp hangi bildirileri sunuyor. Bu alanda uzun zamandır araştırmalar yapan Tarihçi Yazar Tolga Saçıkara ile düzenli toplanan Bizans Kongrelerini dünyadaki ve Türkiye’deki kirli hedeflerini ve sinsi çalışmalarını konuştuk.

İstanbul’da kimler Bizans hayali kuruyor ve ne istiyorlar hedefleri nedir?

İstanbul’da Bizans hayali kuranlar Paganistler ve Bizantinistler. Bunlar aynı grup zaten. Aytunç Altındağ’ın ifadesiyle Bizans, Doğu Roma, Paganizm ve Ortodoks beraber işlenmesi gereken kavramlar. Bu bir konsersuyum. Yani çok büyük bir birlik var burada. On yedi devletin birliği var. Bunlar zaten hanedanlar. Yeni dünya dediğimiz meselenin kendisi bu. İçinde Osmanlı olmayan bir eski dünya. Bugün bu paganistler ve Bizantinistler İstanbul Fatih’te birçok devletin birlikte yöneteceği Ortadoks bir devlet kurmayı planlıyorlar.

Hangi isimle çalışmalarını sürdürüyorlar?

Uluslararası Bizans Çalışmalar Birliği adı altında faaliyet yürütüyorlar. 1924’ten beri faaliyetteler. Sofya’daki kongrelerinde Ayasofya’nın müzeye çevrilme kararı alınmıştı. Ve daha sonrasında bunların görüşleri çerçevesinde Amerikan Bizans Enstitüsü Başkanı Thomas Whittemore Ayasofya’nın restorasyonuyla ilgilendi. Ve uzun süre müzeye çevirme sürecinde aktif rol oynadı.

CHP bu tehlikeli yapıya destek veriyor mu?

CHP en başından itibaren bu gruba destek veriyor. Sadece CHP’de değil Cumhuriyet tarihinde bir çok hükümet bunlara destek verdiler. Cumhuriyet›in ilk yıllarından itibaren İstanbul’da yıkılan binlerce eser var. Tam 9665 vakıf eseri var. Bunun 3200’ü şu an ayakta kalmayı başarmıştır. Yedi bine yakını yıkılmıştır.
Viyanalı Bizantolog profesör Marcel Restle İstanbul’a Osmanlı eserlerinin özellikle yıkıldığını açıkça söylüyor. Altından bizim Bizans eserlerimiz çıktı. Bu bizim işimize yaradı diyor. Kendi itirafı var bununla ilgili.

İBB Ekrem İmamoğlu döneminde bunlarla sıkı ilişki içinde. Bizansı İmamoğlu üzerinden mi diriltecekler?

Son dönemde İBB miras değişik faaliyetlerde bulunuyor. Birkaç tarihi çeşmeyi restore ediyor gibi görünse de İBB, Ekrem İmamoğlu döneminde, kültür işlerindeki restorasyon işlerindeki büyük bir meblağı Bizans eserlerine yatırıyor. Sadece Bukeleon sarayına yapılan harcama diğer İslam eserlerinin bütçesinden kat ve kat fazlasıdır.

Sultanahmet’teki Antik Roma Hipodrumuyla alakalı İBB’nin açıklamaları kendi kararları mı yoksa arkada kirli bir güç var mı?

Enteresan olan şu ki bir ay öncesinde yirmi iki, yirmi yedi Ağustos arasında İtalya’daki Bizans Kongresi’ne katılıp ne yapmaya çalıştıklarını izledim. Orada Ayşe Ercan ve Barış Altan isimli Türkiye’den iki akademisyen İBB Miras’ın yaptığı Bizans eserlerinin restorasyonlarını örnek olarak göstermişlerdi. Orada da hipodromla ilgili Bizans’ın İstanbul’daki önemli yapılarından bir tanesi diye bahsedilmişti. Hipodrom önce orada gündeme gelmişti. Üstünden bir ay geçmeden hipodromun ihya edilmeye çalışılmasına dair çıkan haber beraber hareket ettiklerini net bir şekilde gösterdi. Türkiye’deki önemli Bizantologlar İBB Kültür Mirası dairesinin danışman hocaları. Maalesef kültürel bir işgal var ve biz bunun farkında değiliz.

Bizantinistler nasıl bir yol izliyor amaçlarına ulaşmak için? Devlet ne yapmalı?

Bizantinistlerin en büyük kozu arkeoloji. Bunu silah olarak kullanıyorlar. Türkiye arkeolojide hiçbir ülkenin yapmadığı hataları yapıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca hatalar devam ediyor. Bir kere mütekabiliyet esasına uyulması lazım arkeolojik kazılarda. Yani neyi kastediyorum? Aydos kazı alanı veya Haydarpaşa Garının arkasındaki bölgeler Bizans yapıları. İstanbul’daki Buralarda arkeolojik kazılar devam ediyor.

Eğer biz İstanbul’da veya Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir arkeolojik kazıya, bir Bizans yapısına müsaade edeceksek, Yunanistan’la son yüzyılda yıktığı on bin Türk İslam eserinden herhangi bir tanesinin tekrar kazı iznine ve tekrar ihyasına müsaade etmesi lazım.

Bir kere bu bazı camilerde uygulanıyor. Uluslararası hukukta mütekabiliyet esası bizim hakkımız. Hem uluslararası hukukun genel kaidesi olarak hakkımız hem de Lozan’a göre özel bir hak var bu konuda. Oradaki azınlıklarla, buradaki azınlıklar yani Yunanistan’daki Türklerle Türkiye’deki Rumlar eşit haklara sahip. Buna uyulması lazım. Hiçbir şekilde hiç kimse buna itiraz edemez. Sanat tarihçileri ve arkeologlar bilerek veya bilmeyerek bu kurumlara bu yapılara hizmet ediyor. Bizim kültür insanlarımız maalesef kültür diplomasisinden bihaberler. Bir kere bunun net olarak altının çizilmesi lazım. Bunu son dönemde Balat’taki Demir Kilise’de gördük. on altı milyon liraya vakıflar genel müdürlüğü tarafından restore edildi. Karşılığında da mütekabiliyet esasına uygun olarak Bulgaristan Filibe’deki Cuma Cami restorasyona alındı. Yani bu karşılıklı olan şeylerdir.

Biz kiliseleri onarıyoruz, Yunanistan camileri onarıyor mu?

Şimdiye kadar Yunanistan’ın bizim hiçbir eserimize müsaade ettiğini görmedik. Atina’da hâlâ açık bir cami yok. Buna rağmen bizim içimizdekiler kültür adamları sadece sanattır, kültürdür diyerek bu tür işlere müsaade ediyorlar. Bu akıl alacak iş değildir. Mesela Edirnekapı’daki Aya Yorgi Kilisesi dört milyon liraya restore edildi. Ne cemaati var, ne turizme herhangi bir katkısı var. Ve şu anda orada sürekli çan çalınıyor. Ve bunu Vakıflar Genel Müdürlüğü yaptı. Yani bunun hem Türkiye’deki eserlerin gayrimüslim eserlerin özellikle Bizans eserlerinin bütçesi bizden gitmemeli. Bunun parasını biz veriyoruz. Bizim üniversitelerimiz onu karşılamamalı. Bunu Yunanistan talep ediyorsa, Amerika talep ediyorsa artık yurt dışından nereden besleniyorlarsa, oralar en azından yapılacaksa kültür işi oradan finans sağlanmalı. Ve bunun karşılığında bize Balkanlar’da bir yer göstermeleri lazım. Size burada müsaade ediyoruz. Ama karşılığında siz ne vereceksiniz bize? Mesela eğer ki hipodrom yapılacaksa, Yunanistan’da Atina’da en az on tane cami istememiz lazım. Yunanistan ahmak değil. Ama maalesef bizim kültür adamlarımız ilgili ve yetkililerimiz için durum farklı.

Ayasofya’nın açılmasında buna benzer pazarlık yapıldı mı?

Azınlıklara İstanbul Galata Üniversitesi Ayasofya’ya ses çıkartmamaları karşılığında verilmişti. Mütevelli Heyetine bakarlarsa görürler. Bütün Rum, Yahudi ve Ermeni cemaatlerin vakıf başkanları derneğin mütevelli heyetindedir. Bu da iyi bir pazarlık. Gayet iyi bir pazarlık. Ayasofya bir semboldü. Ama tabii bu Bizans’la ilgilenen bu lobi yani Bizans lobisi ona çok ağır tepki gösterdi. Hatta onursal başkanları, profesör, Helena Arşivil, doksan sekiz yaşında şu an. Yunan akademisyen. Şu anda Ayasofya’nın mülkiyeti bize ait. Bizim topraklarımızda ve senelerce bizim İstanbul’umuzun Ulu Cami’si olmuş eser. Gayet tabii asli hakkımızdır onu bu camiye çevirmek. Ya onu tartışma konusu olması bile gariptir yani.

Arkeolojik kazılarla Anadolu’yu Yunan Havzasına mı çevirmek istiyorlar?

Antik Yunan havzası olarak görüyorlar hem İstanbul’u hem Anadolu’nun birçok bölgesini bu kabul edilebilir bir şey değil. Arkeoloji en büyük silahları. Türkiye’de altı yüz küsür, geçen sene altı yüz tane kazı vardı. Bu sene yedi yüze çıktığı tahmin ediliyor. Bu yedi yüz kazının belki ellisi İslam eseridir. Türkiye’de arkeolojik kazıların çok büyük bir kısmı, gayrimüslim eserlerdir. Onun da çok büyük bir kısmı da Bizans eserleridir.

Suriçi’nde nasıl bir planları var?

Bütün herkes zaten birbiriyle akrabadır. Tekrar güneşe tapılan paganist eski Rma adetlerinin hakim olduğu eski inançlarının hakim olduğu bir devlet kurmayı düşünüyorlar.

Yani İstanbul’da özellikle Suriçi’nde bir devlet planlanıyor. Bunun uluslararası boyutu da var. Bununla ilgili yapılan anlaşmalar da var. Adnan Menderes’ten zaten talep etmişler. Menderes’in bu duruma müsaade etmeyince idam edildiği iddiası boş bir iddia değil.

Bu yapıların Türkiye’de kimlerle hangi partilerle yakınlıkları var?

Bu paganist ve bizantinist yapının Doğu Roma’yı tekrar diriltmeye çalışan, Anadolu’yu bir antik Yunan havzası olarak gören, arkeolojik bir laboratuvar gibi gören hastalıklı kafanın maalesef çok ciddi bağlantıları var. Hem CHP’yle hem derin mekanizmayla veya boğazdaki aşiret diye tabir edilen derin yapıyla ciddi ilişkileri var. Hatta akrabalık bağları bile var.

Bizans Kongreleri Cumhuriyetin ilanıyla mı başladı?

Bizans Kongresinin ilkinin 1924’te toplanması enteresandır. Cumhuriyetin ilanından hemen sonradır. Yani Osmanlı’nın yıkılmasından hemen sonra sistematik hale gelmiş bir ekipten bahsediyoruz. Yirmi dördüncü kongre düzenlediler İtalya’da. Yirmi beşincisini Viyana’da düzenleyecekler. Bu yapının otuz sekiz tane ayağı var. Yani otuz sekiz ülkede komiteleri var. Bir tane komitede Türkiye’de.

Türkiye’deki temsilcileri kimler bu yapının? Akademik ayağında kimler var?

Türkiye’deki komitenin başında melek delibaşı. Akademisyen. Ondan sonra en etkili isim Boğaziçi Üniversitesi’nden Nevra Necipoğlu.

Zaten kendi sitelerinde var. Bizans Çalışmaları Vakfı’nın Türkiye’deki bunlar akademik ayağı. Yalnız bu sadece akademik ayak değil. Yani kültür üzerinden bir fiili işgale doğru giden bir süreç var burada. Mesela Tekfur Sarayı Ayvansaray’da yapıldı. Yani bugün Osmanlı’nın bir büyük yapısını biz Macaristan’da tekrar inşa etsek Avrupa ayaklanır. Ama biz onların sarayını kendimiz ihya ediyoruz. Bu kabul edilebilir bir şey değil.

Türkiye’den finans desteğini kimlerden alıyorlar?

Anadolu Medeniyetleri, Araştırmalar Merkezi ve Gabam onun dışında Vehbi Koç Vakfı Avrupa’daki en son yirmi dördüncü kongrenin sponsorlarından biriydi. Onun dışında Sevgi Gönül Bizans Çalıştayı düzenleniyor. Koç grubu altında. Koç Üniversitesi çok ciddi destekler veriyor bu gruba. Zaten iki tane üniversite var. Bu meseleyi çok ciddi anlamda destekleyen bir tanesi Boğaziçi Üniversitesi orada Nevra Necipoğlu Bizans kürsüsünün başında. Diğeri de Koç Üniversitesi ve Koç Grubu. Özellikle bu çalışmaları finanse ediyor, destekliyorlar.

Bizansçıların bu çalışmalarına karşı kamuoyunu uyaran kimse olmadı mı?

Karşı çalışma yapan çok fazla insan yok. Daha doğrusu bir sorun tespitini yapabilen insan çok az. Yani bunu bir sorun olarak görmek lazım. Bir kere bunu en iyi tahlil eden isim Aytunç Altındal’dı. Türkiye ve Ortodokslar kitabında bunu detaylı işlemişti. Onun haricinde “tarihçilerin kutbu” lakaplı büyük Prof. Halil İnalcık da Bizans araştırması yapan akademisyenlerin İstanbul’u işgal planlarına dikkat çekiyor. İnalcık, NTV’de katıldığı bir programda yaptığı açıklamada, Bizantistlerin asıl amacına dair hatırası şöyledir:

“Bir tarihçi olarak sizi uyarıyorum. Batı, İstanbul’dan hiçbir zaman vazgeçmedi. Bütün bunlar oyundur. Ayasofya’nın kubbesi üzerinde ‘Hıristiyanlığın yıldızı parlayacak.’ Bunu kim söyledi biliyor musunuz? Bu sözleri Papa olacak olan Bavyera Kardinali bir Bizans kongresinde söyledi. Bunu söylediği zaman bütün o sözde ilim adamı olan Bizantistler ayağa kalktılar ve dakikalarca alkışladılar. Bu olay Münih’te 1958’de yaşandı. Ben bunu unutmuyorum. Biz Lozan’da patriği İstanbul’daki Rumların dini lideri olarak tanıdık. Bugün devlet liderleri ile görüşmeye hakkı yoktur.” Prof Halil İnalcık hayatı boyunca birçok konuşmasında yetkilileri Bizantinistlere karşı uyardı. Lakin memlekette ehli vicdan olan ve kültür diplomasisinden anlayan bürokratımız yok maalesef. Varsa da hükmü geçmiyor anlaşılan…

Bizansçı bu gruba dünya genelinde fon sağlayanlar kimler? Bu tehlikeli ilerleyişe önlem alınmazsa sonuç ne olur?

Yani yarın on altı, on yedi. Devletin konsorsiyumunda sadece Fatih’te sur içerisinde Ortodoks bir devlet görebiliriz. Yani eğer önlem alınmazsa bu görülebilir. Maalesef.

Peki, yeni nesilleri bu konularda bilinçlendirmek için neler yapılmalı?

Bir kere kendi medeniyetimizi iyi tanıtmamız lazım. Batılılar kendilerinin çok ciddi propagandasını yapıyor. Kendi medeniyetlerinin propagandasını yapıyor bu insanlar. Mesela Göbeklitepe bir paganist mabet olduğu için göklere çıkarılıyor. Çizgi filmi yapıldı. TRT’deki bir çizgi filmin Göbeklitepe versiyonu yapıldı. Turizm katkısında bulunularak. Ama onlar altı yüz yıl daha eski olan Hasankeyf bir İslam mabedi olduğu için Müslüman izine orada rastlandığı için sular altında bırakıldı. Maalesef kamuoyu bunları bilmiyor. Bunun gibi çok fazla konumuz var. Mesela Efes Antik Kenti İzmir’de milyon dolarlar dökülerek restore ediliyor. Tamam turizm için yapalım. Ama hemen Çeşme’nin sırtında olan bin yıllık Çaka Bey Külliyesi durumdadır. Orada bugün hamamı, mescidi, evleri, harabe durumdadır. İslam arkeolojisi konusunda adımlar atılması lazım. Kendi medeniyetimizi pazarlamamız lazım. Bu kültür adı altında gelen Haçlılara bizim aynı şekilde kültür adıyla cevap vermemiz lazım. Bununla ilgili kendi medeniyetimizin kültür kodlarını işlememiz lazım çocuklara. Köprü yapacak milyon dolarları dökecek. Parası var devletin. Böyle konuları çizgi filmlerle aktaracak gücü yok mu? Kendi medeniyetini işleyecek parası yok mu? Elbette var. Buralara değinilmesi lazım. Yani farklı çalışma. İstanbul Muhafızları diye bir çizgi film vardı. Ha bunların yazar kadrosunda ve çizim kadrosunda çok kalifiye sadece çizim işlerini bilen değil, kendi medeniyetini de iyi bilen, önemli şuurlu insanların yer alması lazım. Maalesef biz bu konuda çok zayıfız.

Bizansçı bu gruba dünya genelinde fon sağlayanlar kimler?

Bu gruba mesela İtalya’daki kongrenin finansörlerinden bir tanesi Morgan Stanley para fonunun başındaki isimdi. Işte onun vakfı. Finansörlerden bir tanesiydi. Ki şu an ismini hatırlamayacağım ama eski Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanlarından bir Papadapulos’un kayınpederi. Onun vakfı. O Vakıf bir numaralı finansörüydü. İtalya’daki kongrenin. Onun haricinde İtalya’daki İçişleri Bakanlarından, eski İçişleri Bakanlarından bir tanesinin vakfı. Sponsorlardan bir tanesiydi. Yani çok büyük devletin en tepesindeki isimler veya ülkenin en zengin isimleri bu insanlara para aktarıyorlar.

İzleyici olarak katıldığınız Bizans Kongresinde Türkiye’yle alakalı tebliğler sunuldu mu?

İtalya’daki Venedik’teki Bizans kongresinde Türkiye’yle alakalı yüzlerce tebliğ sunuldu. Binin üzerinde akademisyen tebliğ sundu zaten. Bu tebliğlerdeki amaç Türkiye›deki Bizans eserlerinin tekrar ortaya çıkartılmasıdır. Ana fikir Bizans eserlerinin ihya edilmesi. Bu arkeolojiyle beraber turizm gelirlerini bahane ederek bahane ederek organize edilmiş bir işgal şekli. Buna karşı uyanık olmamız lazım.

GENÇLER FATİH’İ ÖĞRENMEDEN BİZANS’I ÖĞRENMİŞTİR! 

Milli Eğitim Bakanlığı bu konularda ne yapmalı?

Kendi kültür kollarımıza göre kendi medeniyetimizi tanıtmamız lazım. Mesela İstanbul’da ismi bilinmeyen binlerce sahabe vardır. Bununla ilgili. Doğru dürüst insan bile bulamazsınız. Bunu bile anlatamıyoruz gençlerimize. Hatta kültür adamlarımızın bile bu durumdan haberi yok. Sayısı bilen otuz sekizdir. Sayısı bilinmeyen binlerdir. Hatta Bizans Vakfının başındaki Simi John Haldo’nun bir makalesinde iki yüz bin kişilik ordudan yüz otuz bin Müslüman’ın öldürüldüğünü yazıyor. Yani şehit edildiğini yazıyor. Bunların çok büyük bir kısmı evet ama arasında da çok büyük oranda bir sahabe var. Yani peygamber efendimizin vefatından otuz iki sene sonra gelen bir kadro var. Bunları rehberler aracılığıyla insanlara aktarmamız lazım. Ve İstanbul Medeniyet Dersleri adı altında üniversitelerde, hatta liselerde bile kendi medeniyetimizi gösterebiliriz.

Sanat tarihi çalışmalarında bu kafa yapısı öne geçiyor değil mi?

CHP’nin Bizantistlere verdiği desteklerden bir tanesi de sanat tarihi desteğidir. Sanat tarihi derslerinde tamamen bizantoloji okutulmuştur. Gençler, Fatih’i öğrenmeden Bizans’ı öğrenmiştir.

KAYNAK: FATMA GÜLŞEN KOÇAK / YENİ AKİT
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.