Bayramda aralarında Nagehan Alçı’nın da bulunduğu gazetecileri yanına alarak Karadeniz çıkarması yapan Ekrem İmamoğlu, CHP kanadından gelen …
Bayramda aralarında Nagehan Alçı’nın da bulunduğu gazetecileri yanına alarak Karadeniz çıkarması yapan Ekrem İmamoğlu, CHP kanadından gelen eleştirilere ‘Vız gelir tırıs gider’ şeklinde karşılık vermesi sonrası ortalık toz duman oldu. CHP’li isimler İmamoğlu’nu topa tutarak adeta ‘Siyasi bir dayak’ attı. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için görünmeyen bir yarış içerisinde olduğu iddia edilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise bu durum hakkında tek bir kelam bile etmedi. Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, köşe yazısında bu durumun nedenini, Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’na karşı ‘Bırakın biraz gününü görsün’ mesajı verdiğini dile getirdi.
İşte dikkat çeken o köşe yazısı:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, bayramda Karadeniz’e yaptığı geziyi izlemek üzere beraberinde götürdüğü gazeteciler nedeniyle neler yaşadığını gördünüz.
İBB Başkanı, kelimenin tam anlamıyla bir ‘mahalle dayağından’ geçirildi.
Yapılan eleştirilere ‘vız gelir tırıs gider’ demesi miydi gerçek neden, yoksa birikmiş ama dışa vurulamamış öfkelerin patlaması mıydı tam olarak anlamak mümkün değil.
Ancak İmamoğlu’nun ‘yediği laflar’, gözden düşen ve bir daha hiçbir şekilde affedilmeyecek kişilere yönelik söylenen laflara benziyordu.
Kibir suçlaması başlı başına ağır bir suçlama.
Üstelik mahalle içinde, CHP’li başka isimler varken, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına açıktan destek veren isimlerden geldi bu türden suçlamalar.
İmamoğlu günün sonunda yarım ağız geri adım attı ama Fazıl Say’ın dediği gibi, “Senden olsa olsa en fazla Rize milletvekili olur” aşağılamalarından kurtulamadı.
Diğer yandan çok enteresan bir tutuculuk hali var karşımızda.
İdris Küçükömer’in ta 1960’ların sonunda “Düzenin Yabancılaşması” kitabında yer verdiği tezin canlı bir örneğini yaşadık sanki.
“Türkiye’de sol, sağdır, sağ soldur. Tutucu damarı sol, ilerlemeci damarı geniş muhafazakâr kesimler temsil eder” mealindeki bir tezdi Küçükömer’in dile getirdiği.
Kendisi de, bu tezleri nedeniyle mahallesinden aforoz edilmiş, bir nevi, bedel ödeyerek tezini doğrulatmıştı.
İşin enteresan tarafı, İmamoğlu mahalle dayağı yerken, partisinden, Millet İttifakı paydaşlarından herhangi bir destek görememiş olmasıydı.
Meselenin bu kısmı, ayrı bir siyasi analiz gerektirecek kadar önemli.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hiç topa girmedi.
Twitter hesabına baktım, bayramla ilgili ama konuyla alakası olmayan şöyle bir paylaşımı olmuş:
“Bayramımızı bile karamsar geçirdik. Gülümsemeyi unuttuk, halkımız yorgun. Pes etme vakti değildir. Bırakın çeteler kaygılansınlar, hayata küssünler, uykuları kaçsın.”
Bu tür durumlara, genel başkanların her zaman topa girmesi beklenmeyebilir.
Ama eğer bir şekilde sahip çıkılması ihtiyacı hâsıl olmuşsa, parti sözcüsü üzerinden, parti hesabı üzerinden, ya da, “Evet bu genel merkezin iradesini yansıtıyor” diyebileceğiniz bir yerlerden bir destek mesajı verilebilirdi.
Ama herkes sustu.
Bilinçli bir sessizlik hali değilse bu, herkese özellikle ‘susun’ mesajının verilmesiyle ortaya çıkabilecek bir sonuçtur.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın hesaplarını da kontrol ettim, orada da bu meseleyle ilgili tam bir sessizlik hali söz konusuydu.
Peki, bu sessizlik halinin siyaset dilindeki tek anlamı, destek vermekten kaçınmak mıdır?
Takdir edersiniz ki, bundan ibaret de değildir.
Bu sessizlik halinin yansıttığı diğer anlam da şudur:
“Bırakın biraz gününü görsün!..”
Evet, Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’nun başına gelenlere karşı sessiz kalması, üstüne konuşabilecek durumda olanları da susturmasının böyle bir anlamı da vardır.
Kılıçdaroğlu dışında, İmamoğlu’nun yüzünde ‘Rabbi yessir’ gören İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in sessizliği de dikkat çekici oldu.
İmamoğlu’nun ‘ita amiri’ Kılıçdaroğlu olduğu için Akşener’in sessiz kalması bir yere kadar anlaşılabilir.
“Kendi partisi önce bir konuşsun, sahip çıksın ben ona göre bakayım” diye düşünmüş de olabilir.
Ya da, o da aslında öyle düşünmedi de, “Bırakalım CHP biraz karışsın” diye düşünüp o yüzden mi sessiz kalmayı tercih etti?