Sosyal medya hesabından sık sık eski fotoğraflarını paylaşan Türkiye’nin sevilen tarih yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan bu kez askerlik anısı …
Sosyal medya hesabından sık sık eski fotoğraflarını paylaşan Türkiye’nin sevilen tarih yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan bu kez askerlik anısı geldi. Ortaylı, 1975’te Zonguldak’ın Devrek ilçesinde yaptığını askerlik görevinde yaşadıklarını anlattı.
‘Bir Ömür Nasıl Yaşanır’, ‘İnsan Geleceğini Nasıl Kurar’, ‘Türklerin Tarihi’ gibi çok okunan listelerin zirvesinde olan kitapların yazarı tarihçi yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, kendi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gündem oldu.
Son zamanlarda konuk olduğu programlarda söylediği her sözüyle güldüren ve bilgilendiren Ortaylı, özellikle nostaljik paylaşımlar yaptığı Instagram sayfasında bu kez askerliğinden kalan bir kareyi okuyucusuyla paylaştı.
“BİR AYDININ VASFI ‘HER ŞEYE UYUM SAĞLAMAK’ OLMALI”
75 yaşındaki tarihçi yazar, sosyal medya hesabından paylaştığı askerlik fotoğrafını şu notu yazarak paylaştı:
Amerika’dan döndükten sonra yaptığım şeylerden biri de doğru Devrek’e “askere” gitmek oldu… Jandarma Eğitim Alayı’na… Kaç senedir doktoraydı, mastırdı falan kafam “odun gibi” olmuş; “üç aylık askerde” Devrek’te tahta gibi yattım, talim yaptım, ağaçların altında toprakta uyudum. Devrek’te dinlendim, iyi oldu… 1975 yılıydı… İlk günden gittik, teslim olduk. O kadar da dikkat ediyoruz. Hâlbuki gecikerek gelenler de vardı. Tabii o anda hakikaten “bir şeyin içine giriyor gibi” oluyorsun. İki saatin içinde kıyafetin değişiyor. Kendi kıyafetlerini torbalıyor, bir depoya veriyorsun. Üstüne jandarma er üniformaları giyiyorsun.
Askere ilk gittiğinizde önce ne hissettiniz?
İlk anda, “Ulan nereye geldim?” diyorsun. Bence bir aydının vasfı, “her şeye uyum sağlamak” olmalıdır. İkinci saatte, benim tanıdığım Mülkiyeli ve ODTÜ’lüler uyumu sağladık tabii..
Daha çok “zekâ” tanımı yapıyorsunuz ama…
Hemen herkes gırgırını geçmeye başladı. Hiç görmediğim tipleri gördüm orada. Başladı askerlik ve ben piyade eğitiminde “100” üzerinden “20” aldım.
Yürümediniz mi? Ne oldu?
Hayır komut veriyorsun ya, “Tüfek omuza” demeden, “ileri marş” komutu vermişim. Bölük komutanı Cafer’le hep itişirdik. “Senden asker olur mu yahu” diyor… “Ne yapayım asker olup? Ben ulemadanım” diyorum.
Herhâlde askerde “kendi sınıf arkadaşlarınız” da vardı…
Vardı canım, sınıf arkadaşı mebzul… Azıcık Dil Tarihli var, mebzul Mülkiyeli… Daha mebzul de ODTÜ’lü var… Artık sen düşün hâlimizi, bütün bıçkınlarla ahbabım… Bir yolunu da buldum, kaçıyordum ara sıra.
Nasıl kaçıyordunuz?
Mısır tarlasından çıkıp Amasra’ya gidiyorum. Tarihçi Necdet Sakaoğlu’nu buluyorum.
Yürüyerek mi gidiyorsunuz?
Yürüyerek yola çıkıyorsun. Sonra, kamyonla otostop falan yapıp gidiyorum… Hani Kastamonu ile ilgili bir küçük makalem var ya, onu orada tasarladım; bazı malzemeyi bile toparladım.
Askerdeyken?
Evet. Osmanlı belgelerini buldum, onlar üzerine çalıştım. Sonra, bizim millet askerliğe laf eder ama bir baktım hepsi de duruma uyuveriyor… Talime, tabanca tüfek atma işlerine falan.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK VİDEO;
Zerrin Özer’den flaş karar!