Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, küresel güçlerin ırkçılık, ekonomi ve kıtlık üzerinden yeni bir dünya düzeni ve …
Haber7’ye konuşan Yapıcıoğlu, Türkiye’nin bu duruma düşmemesi için tarım ve gıda sektörlerinde önlem alması gerektiğini söyledi.
Son dönemde hem Avrupa’da hem de Türkiye’de yaşanan ırkçılık dalgasının da bu planın bir parçası olduğunu aktaran Yapıcıoğlu, “Vatandaşın karnını doyurmakta zorlanırsanız, küresel anlamda kaos çıkarmaya çalışanların çakacağı küçük bir kıvılcım memleketi yangın yerine çeviri” ifadelerini kullandı.
Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin, HÜDA PAR Genel BaşkanıZekeriya Yapıcıoğluile gerçekleştirdiği özel röportaj…
“EKONOMİK KRİZİN ASIL SEBEBİ KAPİTALİST EKONOMİK SİSTEMDİR, BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR”
Sizin ekonomiyle ilgili çözüm önerileriniz nelerdir? Bir de muhalefet mevcut tabloda ekonomiyi düzeltebilir mi?
Hükümetin ekonomi politikalarını ciddi eleştiriyoruz. Ama muhalefet sisteme yönelik eleştiri iletmiyor. Bu kapitalist ekonomik sistem, belli periyotlarla kriz üretiyor. Muhalefet diyor ki krizin sebebi cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi. Peki bu sistem ne zaman yürürlüğe girdi, 2018. Peki 2011 krizini nereye koyuyorsunuz? Bazıları diyor ki AK Parti hükümetinden kaynaklı. Peki 2001 krizini nereye bağlıyorsunuz. AK Parti’yi iktidara getiren 2001 kriziydi. Sorunun sistemden kaynaklandığını görmeden sadece uygulayıcıya suç atfetmek, ‘ben gelirsem daha iyi yönetirim’ demek gerçekçi bir çözüm değil. Çözüm de getirmeyecektir. Kim olursa olsun belli periyotlarla kriz gelecektir. Bazen bu kriz, uygulayıcının biraz becerikli olmasıyla derin yaralar açmadan gidecek. Ama bazen belki ülke ekonomisini felç edecek. Kapitalizmin temel unsurlarından bir tanesi faiz sistemidir. Adamların en iyi sattığı şey aslında paradır. Bizim inancımıza, sistemimize göre para satılabilecek bir meta değildir. Para bir mubadele aracıdır. En büyük ekonomi ABD diyoruz, ABD’nin borcu ne kadar? Çare bu sistemi terk etmektir. Eğer siz faiz sistemini terk edemezseniz, borçlanmaya devam ederseniz siz gelirinizin önemli bir kısmını küresel para babalarına vermek zorundasınız.
“VATANDAŞIN KARNINI DOYURMAKTA ZORLANIRSANIZ, KÜRESEL ANLAMDA KAOS ÇIKARMAYA ÇALIŞANLARIN ÇAKACAĞI KÜÇÜK BİR KIVILCIM MEMELEKETİ YANGIN YERİNE ÇEVİREBİLİR”
10 yıldır tarım ve gıda politikalarıyla ilgili sürekli ikazlarda bulunuyoruz. Dedik ki çiftçi bir karış toprağını boş bırakmasın. Ama çiftçi toprağına ekerken rahat olsun. Bilsin ki o ürettiği mal elinde kalmayacak ve zarar da etmeyecek. Bu garantinin ona verilmesi lazım. Bizim memleket olarak hangi ürüne ihtiyacımız var bunun planlanması lazım. Belki bölgelere göre teşvik politikalarıyla vatandaşın o ürünü yetiştirmesi temin edilmelidir. Hatta yetiştirdiği ürünün zarar etmeden devlete satabileceğini bilmeli. Tarımsal girdilerle ilgili ciddi sübvansiyonlar uygulamazsanız, vatandaş bir gün karnını doyurmakta zorlanırsa o zaman belki küresel anlamda kaos çıkarmaya çalışanların çakacağı küçük bir kıvılcım sizin memleketinizi yangın yerine çevirebilir. Açlık başka bir şeye benzemez. O yüzden bu konuda çok ciddi tedbirler alınmalı. Siz eğer gıda maddelerinin fiyatını indiremiyorsanız kısa vadede, o zaman vatandaşı ihtiyaç duyduğu gelir seviyesine çıkarmanız lazım.
“IRKÇILIK VE KITLIK ÜZERİNDEN YENİ BİR KAOS VE DÜNYA DÜZENİ PLANLANIYOR”
Bölgemizin yeniden dizayn edildiğine dair çok fazla tezler var. Siz vatanımızla ilgili bir tehlike görüyor musunuz?
II. Dünya Savaşı yaşandı. Her dünya savaşından sonra farklı bir kümelenme, farklı bir gruplaşma, farklı bir dizayn gördük. Şu anda da eğer küresel çapta nüfusu azaltma planlarına karşı tedbirler alınmazsa bizi yeni bir paylaşım, yeni bir kaos bekliyor, yeni bir büyük savaş bekliyor. Çok büyük ihtimal bunu ırkçılık dalgası ve kıtlık üzerinden yapacaklar. İnsanlara “sen az ekmek yiyorsun çünkü senin lokmalarından bazılarını çalıyor” diye dolduruşa getirirseniz kendi ekmeği için kavgaya tutuşması çok daha kolay bir hale gelecek. Bütün dünyayı küresel bir kaosa doğru sürüklemek isteyen bir odak var. Ama eğer biz bu duruma düşmek istemiyorsak biraz önce gıdayla ilgili çözümlerimizi söyledik. Bizim mutlaka kendi yerli tohumlarımızı ıslah edip tohumda da dışa bağımlılığımızı bitirmemiz lazım.
“KÜRESEL ÇAPTA BİR IRKÇILIK DALGASI PLANI İŞLETİLİYOR”
Irkçılık dalgası bilinçli mi yükseltilmeye çalışılıyor?
Küresel çapta bir ırkçılık dalgası bilinçli bir plan dahilinde işletiliyor. Bir Suriyeli bir suç işledi diyelim, onun kimliği, bir ismi vardır ama o önemli değildir. Haber, “Suriyeli şöyle yaptı” diye verilir. Şu anda Türkiye’de 300 bin üzerinde insan var cezaevinde. Bırakın onu bunu, kendi öz annesini ve nenesini bileğindeki bilezik için kesen yok mu? Bizim evlatlarımız. Elbette her toplumun içerisinde işe yaramaz insanlar vardır. Ama onun o Suriyeli kimliğini öne çıkararak toplumda bir infial oluşturması için zemin hazırlayanlar bunu bilinçli yapıyorlar.
“ŞU ANKİ SEÇİM SİSTEMİ İTTİFAKLARA ZORLUYOR”
Seçimler ittifaklar çok konuşuldu. “Mevcut sistem ittifaklara mecbur bırakıyor” dediniz. 6’lı ittifak çok konuşuluyor. Bu ittifakın Türkiye’nin sorunları noktasında yaptığı çalışmaların bir çözümü olur mu? Siz ne görüyorsunuz.
6 partinin bir araya gelerek oluşturduğu bir ittifak mı yoksa onların tabiriyle parlamenter sisteme dönüş için varılmış bir anlaşma mı? Burada bir netlik yok. Şu andaki seçim sistemi ittifaklara zorluyor. Son yapılan değişiklikle ülke barajı yüzde 7’ye indirdi ama seçimin ne zaman yapılacağı belli olmadığı için ve bu kararın üzerinden 1 yıl geçmediği için uygulanamıyor.
Barajı aşma yönünden risk gören partiler, baraj korkusu nedeniyle ittifak içerisinde yer alıyor. Bizim için bu zaruret, illa biz Meclis’e gireceğiz, bu nedenle ittifak içerisinde yer alacağız noktasında değiliz.
Kendi ilkeleri olan, fakat bu zaruri durum nedeniyle ilkelerini kenara bırakan partiler için söyleyeceğiniz bir şey var mıdır?
Birisi siyaset tarzı nedeniyle bir ilke koyar. Kiminin ilkesi de meclise girmektir. Benim ilkem budur der. Buna ilke mi ilkesizlik mi denir onun takdiri seçmene ait olsun.
Bu 6 partinin ortak aday çıkarıp seçime girebileceğini düşünüyor musunuz?
Bilemiyorum zaman gösterecek ama ortak aday konusunda kararlı oldukları konusunda mesaj veriyorlar kamuoyuna. Bekleyip göreceğiz, büyük bir ihtimalle bir adayla anlaşmak için bütün imkanları zorlayacaklardır.
“KÜRT SEÇMEN İÇİN EN BÜYÜK SORUN EKONOMİ VE ANADİL”
Kürt seçmenin nerede duracağı çok konuşuluyor. Sizin de Kürt seçmeniniz var. Bu konuda sizin gördüğünüz nedir? Bölgede HDP’nin oy kaybettiğine yönelik söylemler var. Siz buna katılıyor musunuz?
Kürt seçmen şu şekilde davranacak diyebilmek mümkün değil. Her seçmen gibi Kürt vatandaşlarımız da siyasi düşünce olarak farklılaşabiliyorlar. Kürt seçmenlerle görüştüğümüzde, çözülmesi gereken en büyük sorunu ekonomi şeklinde söylüyorlar. Bunun dışında da bazı insanların önceliği ideolojisidir. Kürt seçmenin önceliklerinden bir tanesi ciddi olarak anadildir. Ciddi bir kararsız kitle de var.
Adayın kim olduğu Kürt seçmenin oyunu etkiler mi?
Seçmen hareketi sadece bir tek değişkene göre şekillenmiyor. Sadece adaya bakacak olanlar vardır ama ideolojik olarak meseleye yaklaşanlar adayın kim olduğuna bakmaz. Hatta önemli bir seçmen kitlesi de özellikle ekonomik sıkıntı yaşayan insanlar diyor ki aday kim olursa olsun fark etmez.
“KÜRESEL ÇAPTA MİLLİYETÇİ DALGA YÜKSELTİLİYOR”
Diyarbakır annelerinin ısrarcı duruşu direnç oluşturdu mu?
Bir direnç oluşturdu. Bir şey daha koydu ortaya; başından beri söylüyoruz; o annelerin yüreğindeki yangın, karşısında duran insanları yakar. Ana yüreği başak bir şeye benzemez.
Şunu da unutmamak lazım, eğer nedenler olduğu yerde duruyorsa, dağa giden yollar açıksa… Şu an 15 yıl öncesi gibi değil ama hala yapılması gereken şeyler var. Özellikle son dönemde yapılan bu milliyetçi dalga bir etki tepki oluşturuyor. Sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil, küresel çapta yükseliyor. Birilerinin başka bir kavme mensup olanı aşağılaması, karşı tarafta bir tepkiye neden oluyor. Sonuçlar üzerinden değil, sebepler üzerinden düşünmek lazım. Mesela dille ilgili… Çok önemli bir kısmı anadilde eğitimin bir hak olduğuna inanıyor.
“AKRABAMLA, KOMŞUMLA SAVAŞMAK İSTEMİYORUM DİYEN İNSANLARI, İÇ SAVAŞIN ORTASINA GÖNDEREMEYİZ”
Suriyelilerin tekrar Esed’in kucağına itilmesi doğru bir yaklaşım mıdır? Şu anda Suriyelilerin dönme imkanı var mıdır?
İç savaş, belki de savaşların en kötüsü. Birbiriyle akraba olanlar, birbirleriyle ticaret yapanlar, komşu olarak, bir müddet sonra savaş ortamında belki de birbirlerine silah doğrultuyor. Böyle bir ortamdan kaçıp gelen insanları oradaki ortamı düzeltmeden, iç savaş devam ederken geri dönmeye zorlayamazsınız. İkna edemezsiniz. “Bu benim savaşım değil, akrabamla, komşumla savaşmak istemiyorum” diyen insanlar buraya gelmişse, “Hayır sen illa ki kendi vatanına gideceksin. Git kendi toprağını savun ne işin var burada” demek doğru bir şey değil.
“SURİYE’DEKİ SAVAŞ BİTSİN DİYE ÇABA GÖSTERMEZSEK, ÖYLE YA DA BÖYLE BURAYI DA ETKİLEYECEKTİR”
Suriye’de stabil bir ortamı biz nasıl sağlayabiliriz. Eğer biz buna kafa yormazsak, oradaki savaş bitsin diye çaba içerisinde olmazsak, öyle veya böyle bir şekilde burayı da etkileyecektir. Şunu unutmayalım, oradaki insanlar bizim kardeşlerimiz. Bugün sadece İstanbul’da Suriyeliler yok. Yerin altında da bir sürü Suriyeli var. Bilmeyenler gitsin Çanakkale’ye orada kaç tane Halepli, kaç Şamlı, kaç Filistinli, kaç Afrinli var. O zaman “Halep nere, Çanakkale nere” demediler. Şimdi bunlara yabancı muamelesi yapıyoruz ama öte taraftan, yarın Ukrayna’dan sarı saçlı mavi gözlüler gelirse onlara bu tepki koyulmayacak.
“MESELE YİNE AĞAÇ MESELESİ DEĞİL”
Atatürk Havalimanı’nın millet bahçesine çevrilmesiyle ilgili tartışma var. Siz muhalefetin tavrını nasıl buluyorsunuz?
Gezi’de birkaç ağaç kesilecekti deniyordu değil mi? Sonra dediler ki “mesele ağaç değil, anlamadın mı?”. Burada da önce isim üzerinden gittiler, şimdi burada da yeni ağaçlar ekileceğine göre mesele yine ağaç meselesi değil. İsim de kalacak dendiğine göre hala itirazlar devam ettiğine göre mesele ayrı. Bunu mesele edenlere sormak lazım.
Bir gazetecinin belirttiği gibi, “Muhalefete ben şaşırıyorum. Gerçekten gündemi değiştirmeyi çok iyi beceriyor. Şu anda milletin gündemi ekonomi, muhalefet kendi bacağına sıkıyor. Israrlı bir şekilde gündemi değiştiriyor. Muhalefet ne yapmaya çalışıyor anlamadım.” Muhalefet ne yapmaya çalışıyor bilmiyorum. İktidara yardım etmeye mi çalışıyor, başka bir şey mi yapmaya çalışıyor ben de onu henüz çözebilmiş değilim.