Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarının 2011 numaralı yayını, Hasan Âli Yücel’in Geçtiğim Günlerden adlı anı kitabı. İlk baskısı 1990 yılında …
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarının 2011 numaralı yayını, Hasan Âli Yücel’in Geçtiğim Günlerden adlı anı kitabı. İlk baskısı 1990 yılında İletişim Yayınlarınca yapılan eserin başında oğul Can Yücel’in bir önsözü var. Önsözün ilk cümlesinde Can Yücel, “tefrika dağınıklığı”ndan söz ediyor. Demek ki eser, kitaplaşmadan önce bir yerde (dergide, gazetede?) tefrika edilmiş. Bu tefrika nerede ne zaman yayımlandı bilemiyoruz. Tefrikayı kim kitaplaştırdı, onu da bilmiyoruz. Bu işi yapan Can Yücel ise şayet, onun okuyuculardan bu bilgiyi esirgemesini olağan karşılayabiliriz. Onun hayatındaki dağınıklığın “tefrika dağınıklığı”ndan kat kat ileride olduğunu biliyoruz çünkü.
Kitabın editörü Ali Alkan İnal da, düzeltmen Tuba Ekmekçi de okuyucuya daha kusursuz bir kitap sunmak için gereken titizliği gösterememişler. Bendeniz kitabın Ocak 2021’de yapılan 4. Baskısını okudum. Okumamı duraklatan ilk kusur Önsöz’de karşıma çıktı. Can Yücel, babasına ve anılarına ilişkin bir değerlendirme özeti sunarken bir yerde şöyle demiş: “Çocukluk aşkı Hayriye’yi yitiriyor. Birlikte uçurtma uçurduğu, kızlan yaşadığı ilk cinsel zevk ve şevki, o güzel uçurtma babamın gazabı denen çikletle kuyruğundan koparılıyor.” (s. xi)
ÇİKLET Mİ JİLET Mİ
Şair Can Yücel’in “kızla / kız ile” yerine “kızlan” demesini yadırgamıyoruz ama “babamın gazabı” ne demek? Can Yücel, “Babasının gazabı” yerine “babanın gazabı” demiş olmalı. Hele, “uçurtma”nın “çikletle kuyruğundan koparılması” olacak iş mi? “Çiklet” koparıcı bir nesne değil ki. Uçurtmayı kuyruğundan koparan nesne büyük ihtimalle “cilet”tir. Can Yücel herkesin dediği gibi “jilet” demez, “cilet” der; nitekim jandarma’ya candarma, Japon’a da Capon demişliği vardır. Editörler, düzeltmenler bunu bilmedikleri yahut hatırlayamadıkları için cilet’i “çiklet” yapıverirler. Bu gülünç mü acıklı mı olduğunu bilemediğim kusurun sorumlusu, belki de İletişim Yayınlarıdır. (Kitabın ilk baskısına bakmak gerekiyor.)
32 YIL SONRAKİ BASKILARI
Hasan Âli Yücel, çocukluk anılarını anlatmaya “Masalımıza Başlarken” diyerek giriş yapmış. “…ben bu küçük kitapta size hayatımın politikaya girinceye kadarki parçasını anlatacağım.” (s. 1) Cümlede geçen “kitap” ile “tefrika” arasındaki mesafeye takıldım. Sorunun çözümü, Tanıl Bora’nın Hasan Âli Yücel biyografisinde karşıma çıktı: “Yücel’in 1952’de Yirminci Asır dergisinde tefrika ettiği yazıları geliştirerek ölümünden üç yıl önce, 1958’de “Masalımıza başlarken” başlıklı takdimle son noktayı koyduğu çocukluk hatıraları, ta 1990’da Geçtiğim Günlerden adıyla kitaplaşmıştır.” (https://books.google.com.tr/books?id=4_w3EAAAQBAJ&printsec=frontcover&dq=tan%C4%B1l+bora+hasan+âli+yücel)
Otuz iki yıllık gecikmeden sonra basılabilen kitabın başka kusurları da var. İstenirse giderilebilecek kusurlar. Dizgi yanlışları kolayca düzeltilebilir: “gönül fıkralığı” (s.44) “gönül fıkaralığı”, “göbek taşın oturtulduktan sonra” (s. 124) “göbek taşına…”, “Süngüleri düşmüş, eski carcurtları kalmamışta” (s. 148) “… kalmamış da”, “ey ümmî müşfik” (s. 154) “ümm-i müşfik” (şefkatli anne, “Sözlük”te de yanlış yazılmış ve “anne şefkatli” anlamı verilmiş!), “Rumeli-i Şarki’de bir eyaletimiz” (s. 166) “Rumeli-i Şarki de bir eyaletimiz”, “Gene İttihatçılar” (s. 173), “Genç İttihatçılar”, “Bu çarpışmaşı tanışma” (s. 187) “Bu çarpışmalı tanışma”, “seingeur” (s. 203) “seigneur” (“Sözlük” bölümünde doğru dizilmiş!), “Milli Eğitim de bakan iken…” (s. 207) “Millî Eğitim’de bakan iken…” Yazım kılavuzlarına göre inceltme/düzeltme/uzatma işareti konacak, şapka giydirilecek harfleri burada anmıyorum.
Şapka deyince hatırladım: Hasan Âli Yücel, anılarında babasının İttihatçılardan uzak duruşundan söz etmiş de, şapkadan uzak duruşuna değinmemiş. Bereket, Can Yücel bu hususu ihmal etmemiş. “Uygar ve Mevlevi, neyzen bir kişi” olan dedesinin şapka devriminden sonra başında bereyle dolaştığı için Allah’ın günü karakollara kapatıl”dığını, “Hasan-Âli’nin babasıyım,” diyerek zor bela kurtulduğunu yazmış (s. xi)
Kitabın düzeltilmek için az çok emek isteyen bir kusuru da şu: Fotoğraf veya çizimler. Hasan Âli, Bulgaristan Prensi Ferdinand’ın resimlerinden, karikatürlerinden söz ederken “Bu devreye ait resimleri bundan sonraki yazılarımda göreceksiniz” (s. 167) demiş. Yirminci Asır dergisinde tefrikayı zenginleştirmek üzere kullanılan resimler, hatıraların mütemmim cüz’ü olarak kitapta da bulunsa hoş olmaz mı? Yazar, Karagöz, Kalem gibi mizah dergilerinden söz ederken “hafızamda derin izler bırakmıştır” dediği bir karikatürü anıyor ve “Bunlardan birini takdim ediyorum: – Telif-i beyn için Geşof Efendi’ye sefer tasıyla yemek gittiğinin resmidir. // “Başında fesiyle gördüğünüz bu Geşof Efendi…” (s. 174) Okuyucu maalesef anılan karikatürü göremiyor. Görse hoş olmaz mı?
Kitabın sonuna eklenmiş olan “Birkaç Yazı” hakkında “editör notu”nda bu yazıların “çerçeve dışı” olduğu belirtildikten sonra bu yazıların “eserin ilk baskılarında yer almış, daha sonraki baskılarda çıkarılmış” (s. 199) olduğunu okuyunca canım sıkıldı. Keşke editör bu çıkarma ve yeniden koyma işleminin hangi baskılarda vuku bulduğunu açıkça yazsaydı da olup biteni öğrenmek isteyenleri zora sokmasaydı!