Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyzan Göher, 22 yılda yaklaşık …
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyzan Göher, 22 yılda yaklaşık 30 ülkeden 200 civarında müzik aletiyle koleksiyon oluşturdu.
Göher, AA muhabirine, müziğe ilgisinin küçük yaşlarda başladığını ve bu yönde eğitim aldığını söyledi.
Enstrümanların her zaman ilgisini çektiğini belirten Göher, çalgıların sadece bir müzik aleti olmadığını, üzerine yüklenen kültürel değerlerle de önemli olduğunu anlattı.
Göher, evinde muhafaza ettiği koleksiyonunda 30’a yakın ülkeden enstrüman bulunduğunu belirterek, “Şu an elimde Avustralya’dan Asya’ya, Amerika’dan Afrika’ya hemen her yere ait enstrüman var. Genellikle orijinalini, yerine giderek onu yapan kişiden almayı çok severim. Bununla birlikte günümüzde yapılmayan ya da mitolojiden takip edebildiğimiz bazı çalgılar oluyor, bu durumda da çok yetenekli lutiyelerden (çalgı yapım ve onarımıyla uğraşanlar) yardım alıyorum. Onlarla iletişime geçerek yeniden yapımını sağlıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Koleksiyonuna babası Yücel Göher’in de dünyanın farklı yerlerinden aldığı çalgılarla katkı sunduğundan bahseden Göher, babasına teşekkür etti.
Demir kopuz almak için değerli bir kopuz ustasının bulunduğu Kuzey Sibirya’daki Yakutistan’ın Nam bölgesine gittiğini anlatan Göher, kilometrelerce yol katettiğini dile getirdi.
Göher, enstrümanların çoğunu 20’ye yakın ülkede yerinden aldığını, bazılarını getirttiğini, bazılarını da yaptırdığını ifade ederek, “Çin’den pipa, hulusi çalgısı ile çeşitli vurmalı enstrümanlar var. Hindistan’dan sarangi, tabla, vina çalgısı var. Türk dünyasından ıgil çalgısı, murinhur, demir kopuz örnekleri, farklı ağız kopuzu çeşitleri yer alıyor. Afrika’dan kalimbalar, marimbalar, kora çalgısı var. Yine orada kenditınlak çalgılar diye adlandırdığımız kendisi ses veren vurmalı ya da sallamalı enstrümanlar var, onlardan pek çoğu var koleksiyonda.” dedi.
Müzik aletlerini derslerine getirdiğini belirten Göher, öğrencilerin kültürünü öğrendikleri enstrümanı karşılarında görmelerinin ilgilerini çektiğini vurguladı.
Göher, koleksiyonuna paha biçemediğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
“Çünkü o kadar uzun yıllara dayanan bir şey ki bu. Çok ciddi maliyeti var ve hiçbir desteği yok. Aslında müzikle kültür aşkı da diyebilirim. Hem müzikal özellikleri hem de müziğin içinden çıktığı kültüre bağlı pek çok özelliği bir çalgı üzerinden görmek mümkün. O kültürde önem bulan değerler, mitolojik hikayeler, el sanatları, ahşap, deri ve metal işlemeciliğin boyutları çalgılarda hayat bulur. Doğrusu hayatı ve bu çalgılara yüklenen yan anlamları pek çok kez birbiriyle ilişkilendirdim ve bu beni çok mutlu etti. Belki de bu biraz yorulmamayı ve devam etmemi sağlıyor olabilir.”
“Her çalgı mitolojik hikaye barındırıyor”
Antik çağlardaki müzikle ilgili ders anlatırken o dönemlerin çalgılarına olan ilgisinin arttığını dile getiren Göher, şöyle konuştu:
“Antik Mısır’da, Antik Yunan’da ve Mezopotamya’da bilhassa arp ailesinin çok geniş olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu çalgıların da mitolojik hikayeler barındıranlarının mesela kaplumbağa kabuğundan olan Apollo lirinin bu koleksiyonda yer almasının çok hoş olacağını düşündüm. Çok yetenekli bir luthiye olan Feridun Obul Bey’le görüştüm ve gayet güzel bir Sümer arpı yaptı. British Museum’da orijinali bulunan Sümer arpı ya da Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde orijinali bulunan Hititlere ait bir sistrum çalgılarının çizimlerini yerinde yapıp bunların yeniden yapımı için uğraştım. Orijinal bir Altay kam davulunun benzerini ise lutiye Hüseyin Asker yaptı. Koleksiyonda 200 civarında enstrüman bulunmakta. Dünyanın çok çeşitli yerlerinden vurmalı enstrümanlar, kenditınlak çalgılar, nefesli, telli sazlar yer alıyor. Bu çalgıları, süreç içerisinde artık onlardan ayrılmaya ‘tamam’ dediğim zaman teklifleri kabul ederek bir müzeye bağışlamayı düşünüyorum.”