enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,6525
EURO
36,3486
ALTIN
2.928,23
BIST
9.636,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
12°C
İstanbul
12°C
Çok Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
13°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Parçalı Bulutlu
16°C
Cumartesi Az Bulutlu
14°C

ELDER’den elektrik fiyatı açıklaması: Türkiye Avrupa’da 3. sırada

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Yönetim Kurulu Başkanı Kıvanç Zaimler, elektrik fiyatlarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu …

ELDER’den elektrik fiyatı açıklaması: Türkiye Avrupa’da 3. sırada
19.07.2022
98
A+
A-

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Yönetim Kurulu Başkanı Kıvanç Zaimler, elektrik fiyatlarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 

Elektrik fiyatlarındaki pahalılığın nedeninin dağıtım şirketleri olmadığını ifade eden Zaimler, “Elektrik dağıtım şirketlerinin buradaki rolü zincirin son noktası. Yani elektrik dağıtımı zincirin son halkası. Elektrik doğal gazdan, kömürden, hidroelektrik santrallerinden ve diğer yenilenebilir enerji santrallerinden üretilir. Yüksek gerilim hatlarıyla iletilir ve alçak gerilim hatlarıyla dağıtılır. Tüketiciye değen en son noktada dağıtım şirketleri yer alır. Burada da maliyeti belirleyen üç ana kalem var. Tüketiciye ulaşan fatura içindeki en büyük maliyet unsuru elektriğin üretimidir. Elektrik üretim maliyetini öncelikle yakıtlar ve özellikle doğal gaz belirler. Türkiye dahil birçok ülkede de elektrik fiyatları ağırlıklı olarak doğal gaz maliyetine bağlıdır. Dolayısıyla doğal gaz, fiyatı uluslararası piyasalarda dolar bazında ve ham petrol ve ham petrol türevleri bazında piyasaya endeksli olarak belirlendiği için en büyük etkendir. Dağıtım şirketleri fiyatı belirleyemez, fiyat artışı talebinde bulunamaz. Faturalara herhangi bir bedeli keyfi bir şekilde yansıtamaz. Fatura kalemlerinde bir oynama yapamaz. Bugün EPDK, 47,3 milyon müşteri adına bütün dağıtım şirketi faaliyetlerini düzenler ve denetler. Elektrik fiyatlarının yüksek veya düşük olmasının nedeni elektrik dağıtım şirketleri değildir. Olamaz da… Çünkü elektrik dağıtım şirketlerinin kazanç ve gelir modelleri farklıdır. Gelirleri elektrik fiyatlarından bağımsızdır. Çok basit bir anlatımla elektrik dağıtım şirketleri dağıtım şebekesi için yatırım yaparlar. Bu yatırımı finanse ederler ve bunun geri dönüşünü de ancak 10 sene boyunca sağlarlar. Dağıtım şirketleri aynı zamanda elektriğin, tüketicilere kaliteli ve en ekonomik şekilde ulaştırılmasından da sorumludur. Bu süreçte de kalıcı bir verimlilik sağlarlarsa buradan ödüllendirilirler” dedi.

Dağıtım şirketleri yatırımcılarının bu sektöre özelleştirme tutarı olarak 13 milyar dolar kaynak aktardığını belirten Zaimler, “Bu girişim ile elektrik altyapısının özel sektör marifetiyle geliştirilmesi ve altyapının güçlendirilmesi hedefleniyordu. Bu gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor. Böylece kamu kaynakları daha stratejik alanlarda kullanılmaya başlandı” ifadelerini kullandı.

“DAĞITIM ŞİRKETLERİ FİYATI BELİRLEYEMEZ”

Dağıtım şirketlerinin fiyatı belirleyemeyeceğini ve fiyat artışı talebinde bulunamayacağına dikkat çeken ELDER Başkanı Zaimler, “Bugün fiyatları belirleyen EPDK da tüketicinin ödediği elektrik faturalarında, tarifelerde bu özelleştirme için hiçbir karşılık ayırmaz. Kaldı ki dağıtım şirketleri fiyatı belirleyemez, fiyat artışı talebinde bulunamaz. Faturalara herhangi bir bedeli keyfi bir şekilde yansıtamaz. Fatura kalemlerinde bir oynama yapamaz. Bugün EPDK, 47,3 milyon müşteri adına bütün dağıtım şirketi faaliyetlerini düzenler ve denetler. 21 dağıtım şirketinin hepsine, belirli kalite göstergelerinde iddialı hedefler verir ve bu hedefler gerçekleştirmezse bu şirketler ceza alır. Üstün performans gösterdiklerinde ise ödüllendirirler” dedi.

Özelleştirmenin sağladığı faydalara ilişkin bilgiler de veren Zaimler, “Özelleştirmenin tamamlandığı 2013 yılında Türkiye’deki ortalama kayıp oranı yüzde 18,2 idi. Yeni mekanizmalarla ve çabalarla yüzde 11,9’a kadar geriledi ve gerilemeye de devam ediyor. Bu gelişmenin ülkenin cari açığını azaltıcı bir etkisi olduğu gibi hiç dikkat çekmeyen bir kazancı daha var: 27 milyon tonluk karbon salımın önlenmesi. Başka bir örnek vereyim. Çağrı merkezlerindeki çağrı cevaplama süreleri ve karşılama oranları bugün uluslararası standartların çok üstünde. Tüketici memnuniyetlerinin de buraya yansıdığını görüyoruz” değerlendirmesin bulundu.

TÜRKİYE, AVRUPA’DA EN UCUZ ÜÇÜNCÜ ÜLKE

Tüketicinin tükettiği enerjinin gerçek maliyetini üstlenmediğini, vatandaşların küresel enerji fiyatlarındaki artıştan korumak için elektrikte bugün birinci kademedeki maliyetin yarısının devlet tarafından üstlenildiğini ifade eden Zaimler, “Evde buzdolabı ve çamaşır makinesi için elektrik tüketen ve geçim sıkıntısında olan aileleri desteklememiz lazım. Benim şahsi toplumsal görüşüm bunu destekliyor. Ama bu aileleri biz doğrudan destekleyelim, elektrik fiyatı üzerinden değil. Bu uygulama bugün yaklaşık 2,5 milyon haneye uygulanıyor ki bunun geliştirilmesini düşünebiliriz. Bunun dışındaki herkes tükettiği enerjinin karşılığında gerçek maliyetini ödesin” dedi.

2021 yılsonu verilerine göre Türkiye, mesken tüketicileri için Avrupa’da en ucuz üçüncü fiyatı uygulayan ülke” diyen ELDER Başkanı, şöyle devam etti:

“Amaç tüketiciyi korumak. Bunda sonuna kadar da hem fikirim. Bir faktör daha var unutulmaması gereken. Sübvansiyon uygulanan ülkelerde, tüketicilerin ister evde olsun ister iş yerinde veya sanayide olsun, tasarruf ve verimlilik bilinci gelişmiyor. Hatta ve hatta ucuz ve sübvanse edilmiş elektrikle sanayiyi geliştirir ve hatta buradan ihracat da yaparsanız; yarın öbür gün o ürünün ithalatını yapan ülkeler, size rekabeti bozduğunuz gerekçesiyle kota ve benzeri uygulamalar yansıtabiliyor. Bunlar karşımıza çıkıyor”

“TÜRKİYE’NİN MUAZZAM BİR POTANSİYELİ VAR”

Türkiye’nin güneşini, elektrik olarak ihraç etme ve hatta hidrojen olarak bile ihraç etme potansiyeli olduğuna vurgu yapan Zaimler, “Bu söylemle iki potansiyelin altını çiziyorum. Birincisi Türkiye’nin yenilenebilir enerjideki muazzam potansiyeli. İkincisi teknolojiyi kullanarak sahip olabileceğimiz bambaşka bir potansiyel. Günümüzde güneş enerjisi gerçek anlamda Türkiye’de son 10 senedir var. Yanılmıyorsam Mayıs 2022 itibariyle kurulu gücün yüzde 10,9’u rüzgar, yüzde 8,3’ü güneşten oluşuyor. Ancak elektrik üretimine baktığımızda yüzde 9,4’ünü rüzgardan, yüzde 4’ünü de güneşten üretiyoruz. Bu çok normal çünkü güneş her zaman yok, ama biz burada çok hızlı büyüyoruz. Avrupa’da ve dünyadaki yerimiz de giderek güçleniyor. Güzel bir haber daha var. Son dönemde güneş enerjisinden elektrik üretiminde yüzde 75 yerlilik oranına sahibiz. Aynı zamanda artık güneş paneli üretiminde de Avrupa’da birinciyiz. Dünyada da dördüncü sıradayız” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin enerjide bağımsız hale gelmek için farklı adımlar attığını da dile getiren ELDER Başkanı Zaimler, “Ülkemizde petrol ve doğal gaz arama çalışmaları da var. Bunların meyvelerini vermeye başlaması da önemli gelişmeler. Hatta hidrojen gibi gelecekte bahsettiğimiz fosil yakıtları tamamen ortadan kaldırmaya yönelik konularda da adımlar atılmaya başlandı. Bugün bir yol haritası ve strateji belgesi üzerine çalışılıyor. Tabii yeşil hidrojen içinde yenilenebilir enerji çok önemli. Çünkü bugün hidrojeni elde etmek ve suyu ayırmamız için bir elektrik enerjisi lazım. Elektrolizde -bugünkü teknolojiyi konuşuyorum- yenilebilir ve yeşil enerjiye ihtiyacınız var. Dolayısıyla Türkiye muazzam bir potansiyele sahip. Rüzgâr ve güneş dışında bugün biokütle ve atıklar gibi birçok alternatif teknolojinin de hayatımızın içindeki yeri artıyor” dedi.

Türkiye’nin yenilenebilir enerjide muazzam bir potansiyele sahip olduğunun altını çizen Zaimler, “Günümüzde güneş enerjisi gerçek anlamda Türkiye’de son 10 senedir var. Yanılmıyorsam Mayıs 2022 itibariyle kurulu gücün yüzde 10,9’u rüzgar, yüzde 8,3’ü güneşten oluşuyor. Ancak elektrik üretimine baktığımızda yüzde 9,4’ünü rüzgardan, yüzde 4’ünü de güneşten üretiyoruz. Bu çok normal çünkü güneş her zaman yok, ama biz burada çok hızlı büyüyoruz” ifadelerini kullandı.

KAYNAK: FİNANSGÜNDEM
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.