Suriye’de barış ve güvenliğin önündeki en büyük engel ABD!
Suriye’de barış ve güvenliğin önündeki en büyük engel ABD!
Suriye’nin 12 yıl aradan sonra yeniden Arap Birliği’ne katılmasını değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca bu durumun Suriye sorununun çözümüne katkı sağlayabileceğini belirtti. “Tarafların iyi niyetli çabaları ile özellikle mültecilerin Suriye’ye geri dönüşü konusunda, bir anlaşmaya varılabilirse Suriye’de yaşanabilir, güvenli bir ortamın sağlanması mümkün olabilir.” diyen Ağca Suriye’de barış ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin durumu değerlendirdi. Suriye’nin, 7 Mayıs 2023 tarihinde yeniden Arap Birliği’ne katıldığını, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, ev sahibi Suudi Arabistan Kralı tarafından 19 Mayıs’ta yapılan zirveye çağrıldığını da sözlerine ekleyen Ağca, Arap ülkelerinin yanı sıra, Türkiye’nin de Suriye ile normalleşme yönünde adımlar attığını söyledi. Ağca, Suriye’de barış ve güvenliğin sağlanmasının önündeki en önemli engelin ABD olduğunu da sözlerine ekledi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca Suriye’nin 12 yıl aradan sonra Arap Birliği’ne katılmasını değerlendirdi.
Türkiye daimi gözlemci statüsünde
Arap Birliği’nin Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye devletleri tarafından 22 Mart 1945’te Kahire’de kurulduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, “Merkezi Kahire’de olan Arap Birliği’nin bugün 22 üyesi var. 2006 yılından beri Türkiye daimi gözlemci statüsünde.” dedi.
Arap Birliği’nin daimi merkezinin Kahire’de olmasına karşın her yıl Arap Birliği zirvelerinin farklı şehirlerde yapıldığını söyleyen Ağca, 2023 yılındaki ilk toplantının 19 Mayıs 2023’te, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapıldığını kaydetti.
Arap Birliği, her konuda üyelerin desteklenmesi amacıyla kuruldu
Arap Birliği’nin kurulma amacının üyelerin siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal programlarını güçlendirmek, koordine etmek ve aralarında veya üçüncü taraflarla oluşabilecek uyuşmazlıklara aracılık etmek olduğunu aktaran Ağca, iş birliği konularını da “Ticaret, gümrükler, döviz kurları, tarım ve sanayi alanlarını kapsayan ekonomik ve mali konular, demiryolları, karayolları, havacılık, denizcilik, posta ve telgraf dâhil iletişim alanında işbirliği, kültürel işbirliği, vatandaşlık, pasaport, vizeler, mahkeme kararlarının icrası ve suçluların geri iadesi, sosyal güvenlik konularında işbirliği ve sağlık alanında işbirliği.” olarak sıraladı.
Her Arap Devleti, Arap Birliği’ne katılma hakkına sahiptir
Arap Devletleri Birliği Paktı olarak da bilinen Arap Birliği Şartı’nın, Arap Birliği’nin kurucu antlaşması olduğunu belirten Ağca, “Buna göre, Arap Devletleri Birliği bu anlaşmayı imzalayan bağımsız Arap Devletleri’nden oluşacaktır. Her Arap devleti, Arap Birliği’ne katılma hakkına sahiptir ve katılma için müracaatını, Arap Birliği Konseyi’nin ilk toplantısında görüşülmek üzere Genel Sekreterliğe yapar.” diyerek Arap Birliği’ne katılma şartlarını açıkladı.
7 Mayıs 2023’te, Suriye yeniden Arap Birliği’ne katıldı
Suriye’nin üyeliğinin 16 Kasım 2011 tarihinde askıya alındığını hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, “6 Mart 2013 tarihinde Arap Birliği, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun Suriye’yi temsil ettiği gerekçesiyle Arap Birliği’ndeki yerini verdi. 9 Mart 2014 tarihinde, Genel Sekreter Nabil Al-Arabi, muhalefet kurumlarının oluşumunu tamamlayana kadar Suriye’nin sandalyesinin boş kalacağını söyledi. 7 Mayıs 2023 tarihinde, Suriye yeniden Arap Birliği’ne katıldı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ev sahibi Suudi Arabistan Kralı tarafından 19 Mayıs’ta yapılan zirveye çağrıldı. Arap ülkelerinin yanı sıra, Türkiye de Suriye ile normalleşme yönünde adımlar atmaktadır. Türkiye, Rusya, İran ve Suriye Dışişleri bakan yardımcıları ve savunma bakanları düzeyindeki görüşmelerin ardından 10 Mayıs’ta, Moskova’da üçüncü tur görüşmeler için dışişleri bakanları buluştu.” açıklamasını yaptı.
Barışçıl protestoları kanlı şekilde bastırma girişimi nedeniyle Suriye’nin üyeliğini askıya alınmıştı
22 üyeli Arap Birliği’nin 18 üyesinin, barışçıl protestoları kanlı şekilde bastırma girişimi nedeniyle Kasım 2011’de Şam’ın üyeliğini askıya aldığını kaydeden Ağca, “O dönem Esad lehine Suriye dışında, İran etkisindeki Lübnan ve Yemen oy kullanmıştı. Irak ise çekimser kalmıştı. İç savaş boyunca 500 binden fazla insan öldü, milyonlarca kişi yerinden oldu. Halen, Suriye’nin kuzey kısımları Esad’ın kontrolü dışında ve ABD tarafından desteklenen YPG terör örgütü tarafından kontrol edilmektedir. Kuzey Suriye’nin Fırat nehrinin batısında kalan kesimi ise, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolü altındadır.” dedi.
12 yıllık iç savaşın ardından Şam rejiminin, diğer bölgelerde büyük ölçüde kontrolü sağlamış durumda olduğunu da sözlerine ekleyen Ağca, en önemli sorunun, muhalifler ve mültecilerin durumu ile kuzeydeki topraklara dair siyasi çözümün belirsizliği olduğunu söyledi.
“Suriye’de yaşanabilir, güvenli bir ortamın sağlanması mümkün olabilir”
Suriye’nin birliğe yeniden katılmasının, Suriye sorununun çözümüne katkı sağlayabileceğini dile getiren Ağca, “Arap Birliği ülkelerinin ve sorunun tarafları olan Rusya, İran ve Türkiye’nin iyi niyetli çabaları ile özellikle mültecilerin Suriye’ye geri dönüşü konusunda, bir anlaşmaya varılabilirse Suriye’de yaşanabilir, güvenli bir ortamın sağlanması mümkün olabilir.” dedi.
“Şu an itibarıyla, Suriye’de barış ve güvenliğin sağlanmasına en önemli engelin ABD olduğu görülmektedir.” diyen Ağca, “ABD sorunun en başından itibaren Suriye’nin parçalanmasını istemektedir. Fırat nehrinin doğusunda kalan bölgede ve ülkenin Türkiye sınırına bitişik kuzey bölgesinde PKK terör örgütünün kontrol ettiği bir terör devleti kurmak hedefindedir. ABD, NATO müttefiki Türkiye ile ilişkileri son derece olumsuz etkileyen bu süreçte, geri adım atmamakta, aksine PKK terör örgütüne silah yardımlarını ve siyasi desteğini artırarak devam etmektedir. Suriye sorununun çözümünde Arap Birliği kararlı biçimde, Türkiye ile işbirliği yaptığı takdirde, ABD’nin bölücü politikalarına karşı bir direnç oluşturulması ve Suriye’nin demokratik dönüşümü doğrultusunda yeni bir anayasanın hazırlanması ve müteakiben yapılacak demokratik seçimlerle ülkede yeniden barış, güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması mümkün olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı