Diyanet İşleri Başkanlığı, “Sıfır Atık, Sıfır İsraf” anlayışıyla Müslümanları duyarlı olmaya çağırarak, hem israfı hem de çevre felaketlerini …
Diyanet İşleri Başkanlığı, “Sıfır Atık, Sıfır İsraf” anlayışıyla Müslümanları duyarlı olmaya çağırarak, hem israfı hem de çevre felaketlerini azaltmayı hedefliyor.
Diyanet görevlileri, başta camiler olmak üzere farklı platformlarda İslam’ın çevre ahlakıyla ilgili ilkelerine yönelik bilgilendirmede bulunurken, Başkanlık da çevre alanında farklı kurumlarla iş birlikleri yapıyor.
“Hadisler Ekseninde Çevre Ahlakı” başlıklı kitabı da bulunan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı, son olarak Emine Erdoğan’ın öncülüğünde hazırlanan, çevre gönüllüsü 28 yerli ve yabancı ismin yazılarının yer aldığı “Dünya Ortak Evimiz” kitabında “Çevreyle Dost Olmanın Sırrı” bölümünü kaleme aldı.
Martı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanın sadece insanla değil aynı zamanda çevre, doğa ve hayvanlarla da ilişkisi olduğunu belirtti.
Çevreyle ilişki kurulmasında aile faktörünün çok önemli olduğunu ifade eden Martı, insanın doğa üzerindeki tasarrufunun belli ölçülere, ahlaki ve hukuki kurallara bağlı olduğunu kaydetti.
Ahlaki ve hukuki kuralların bir yandan Allah tarafından diğer yandan da toplumların kendi kanuni yapılanmaları ve gelenekleri içinde belirlendiğini vurgulayan Martı, “İnsanın doğayla ilişkisinde, tabiat üzerindeki tasarrufunda hem ilahi hem de beşeri bir yön vardır. Allah’ın peygamberler aracılığıyla insan-doğa ilişkisini düzenlediğini, bunu belli ilkelere ve sınırlara oturttuğunu görüyoruz.” dedi.
Huriye Martı, Hz. Muhammed’in çevre bilinci noktasında en güzel örnek olduğunu kaydederek, “Çevre, anlamsız yaratılmış ve gelişigüzel şekillenmiş bir varlıklar bütünü değildir, aksine her öğesi ayrı ayrı anlam taşıyan, Allah tarafından itinayla yaratılmış bir bütündür.” diye konuştu.
“Bu düzenli yapı, onunla uyum içinde yaşamayı gerektirir”
Her öğesi ayrı ayrı önem taşıyan çevrenin insana emanet olduğunu belirten Martı, “İnsanın emanetçi olması çevresindeki her varlıkla alakalı hassasiyet göstermesini ve yarın o varlığın sahibi olan Allah’a hesap vermesini bilmesini gerektirir. Bu hesap verme bilinci, yeryüzünün şerefli halifesi olan insanın taşıdığı belki de en büyük bilinçtir. İnsan çevrenin efendisi değil emanetçisidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Martı, muhteşem bir kudretin ürünü olan çevrede inanılmaz derece düzen ve disiplin olduğunu dile getirdi.
“Bu düzenli yapı onunla uyum içinde yaşamayı gerektirir. Allah’ın “yeryüzü düzene sokulduktan sonra bozgunculuk yapmayın” şeklindeki uyarısının da buraya işaret ettiğini kaydeden Martı, bu dengeyi bozacak şekilde davranmanın hem çevreye hem insana ihanet anlamı taşıdığını hem de Allah’ın emrine karşı gelmek olduğunu bildirdi.
İnsanın doğaya muhtaç olduğunu aktaran Martı, “Çevremizdeki varlıklar, onlara muhtaç olduğumuz için değerli değil, onlar zaten Allah tarafından yaratılmakla bir öz değere sahiptir. Çevreyi korumanın ve çevre sorunlarına çözüm üretmenin yolu tam da buradan geçer. Varlıkların öz değerini kabul etmek ve onlara merhamet göstermek insanın bir vazifesidir. İnsanın kainata zarar vermesi aslında kendine zarar vermesidir.” dedi.