Afacan Dennis, Türkiye ve Avrupa Ligi maç yayınları, gece kuşağı, Afacan Louie, Carl², Ninja Kaplumbağalar, Hugo, Emmy ödüllü Tutenstein, Oz …
Afacan Dennis, Türkiye ve Avrupa Ligi maç yayınları, gece kuşağı, Afacan Louie, Carl², Ninja Kaplumbağalar, Hugo, Emmy ödüllü Tutenstein, Oz, Çocuklar Duymasın, Ayrılsak da Beraberiz, A Takımı, Doctor Who ve 8 yaşındaki Cedric…
Ufak bir çocuktan yetişkin bir bireye, erkek kadın ayırt etmeksizin genç yaşlı herkese hitap edebilen ve sahip olduğu başarıyı şüphesiz ki hitap ettiği geniş kitleye borçlu olan Cine5’in hikâyesini sizlerle paylaşıyoruz. Hazırsanız eğer; baş aşağı konuma geçin, Cine5’in hikâyesi sizlerle…
Cine5’in doğuşu
Cine5; 1993 yılında “bankacılığın altın çocuğu” olarak anılan, İktisat Bankası’nın sahibi ve Show TV’nin de kurucusu olan medya patronu ve iş insanı Erol Aksoy tarafından kuruldu.
Cine5 kurulurken, neredeyse hiç kimse Cine5’in Türkiye’deki televizyon yayıncılığında yepyeni bir çağ açmasını beklemiyordu fakat Cine5 yayın hayatına başladığı ilk günden ülkemizde bambaşka bir çehre oluşturdu.
Oda spreyi ve ayna ile çözülen (!) şifreli yayın
Cine5, ülkemizdeki ilk özel televizyon kanalı değildi fakat şifreli yayın yapan ilk özel televizyon kanalı olarak kayıtlara geçti. Analog şifreleme sistemine sahip olan Cine5 için o yıllarda ortaya atılan iddialar her ne kadar kulağa şu an komik gelse de hepimiz bir kere de olsa bu efsanelere inanmışızdır.
Efsaneye göre, Cine5’in analog şifreleme sisteminin en ucuz çözümü; aynaya oda spreyi ya da deodorant sıkıp ekranı aynadan seyretmektir ya da yayını baş aşağı izlerseniz eğer; yayını rahatça şifresiz bir şekilde görebilirsiniz… Üstüne üstlük uslu bir çocuk olursanız; şirinleri bile görebilirsiniz.
Gece kuşağı ve spor yayınlarında duygularımızla oynanırdı
Cine5, şifreli olduğu dönemde müşteri çekebilmek için günümüzdeki adıyla Süper Lig’in yayın haklarını elinde bulunduruyordu ve o dönemler için muhteşem bir sayı olan 700 bin kadar üye sayısına ulaşmıştı.
Spor yayınları dışında gece kuşağı adı altında yetişkin içerikler de yayınlayan Cine5, hem spor yayınlarında hem de yetişkin içeriklerde ilk 5-10 dakikayı şifresiz olarak yayınlardı. Burada amaç; izleyiciyi Cine5’e özendirmek ve müşteri olarak çekebilmekti.
Cine5’in üyelik ücreti ve halkın satın alma gücü
Cine5’in fiyat politikasına bakacak olursak eğer; elit kesime hitap ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Örneğin eski parayla 1994 yılında asgari ücret yaklaşık 3,5 milyonken, yıllık Cine5 üyeliği 15 milyondu (5 milyonu depozito). Bu da yılda yaklaşık 42 milyon eden asgari ücretin 1/3’ne denk geliyordu. Yani Cine5 eğer günümüzde de aynı fiyat politikasını sürdürmüş olsaydı; aylık ücreti 1400 liraya, yıllık ücreti ise 17 bin liralara dayanmış olacaktı. Yani kısacası Cine5 pahalı bir hizmetti.
Bu kadar pahalı bir hizmet bilgisayar programlarıyla çözülebiliyordu
Bahsettiğimiz üzere Cine5 pahalı bir hizmetti fakat kullandığı şifreleme sistemi analogdu ve ilkel bir sistemdi. Cine5 dekoderi ya da kartı bulunmayan kişiler, çok daha ucuz maliyetlerde bilgisayar üzerinden şifreyi kırarak Cine5’in şifreli yayınlarına erişebiliyordu. Bu durumun artması üzerine Cine5 şifresiz yayın hayatına geçti.
Cine5’te TMSF Dönemi başlıyor
2004 yılında, Cine5’i de elinde bulunduran iş insanı Erol Aksoy’un İktisat Bankası üzerinden doğan borçlarından ötürü Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Cine5’e el koydu ve Cine5’in yönetimini devraldı.
İki yıl boyunca Cine5’in yönetiminde söz sahibi olan TMSF, Erol Aksoy’un mevcut borçlarını ödeyeceğine dair taahhüt vermesiyle beraber Cine5’in yönetimini yeniden Erol Aksoy’a verdi. İkinci Aksoy Dönemi’nde Cine5 istediği çıkışı yakalayamadı çünkü en çok gelir sağladığı spor müsabakaları yayın haklarını Lig Tv’ye (günümüzdeki Beinsports) kaptırmıştı ve ekonomik olarak eski günlerini mumla arıyordu.
Cine5, geri dönüşü olmayan yola girdi
TMSF, 2006 yılında borçlarını ödeme sözü karşılığında Erol Aksoy’a iade ettiği Cine5 yönetimini; 2008 yılında Aksoy’un yerine getir(e)mediği taahhütlerden ötürü bir kez daha almak durumunda kaldı ve Cine5’te II. TMSF Dönemi resmen başlamış oldu.
Kanalın girdiği darboğazdan ve yerine getirilemeyen ödeme taahhütlerinden ötürü bu kez kanalın satışı gündeme geldi ve bu konu basında epeyce dillendirildi. Basında çıkan bu haberlerden sonra satış (ihale) yapılmadan önce Aksoy, kanalın değerinin altında satılması halinde satışı hukuksuz kılmak için dava açacağını ilan etti.
Katarlıların Türkiye aşkı sadece günümüzden ibaret değil
Günümüzde pek çok değerli konut, arsa ve fabrikayı gerek devlet gerek şahsi olarak satın alan (ya da kiralayan) Katar menşeli şirketler, geçmişte de vardı ve 2011 yılında Cine5, TMSF tarafından Katar merkezli medya grubu Al Jazeera (El Cezire)’ye 40,5 milyon dolara satıldı.
Aksoy, iki dava birden kazansa da Türk Halkı Cine5’i sonsuza kadar kaybetti
Kanalın kurucusu iş insanı Erol Aksoy’a göre TMSF, Katarlı medya grubu Al Jazeera’ye Cine5’i değerinin altında satmış ve kamu zararına sebep olmuştu. Erol Aksoy, hem satış işlemleri öncesinde hem de satıştan sonra Al Jazeera ve TMSF’yi uyarmasına rağmen derdini anlatamadı ve Danıştay’a açtığı davanın sonucunu beklemeye koyuldu.
Danıştay, 3 yıl sonra verdiği karar sonucunda, 2011 yılında gerçekleştirilen satışta Cine5’in minimum değerinin 50,2 milyon dolar olduğuna ve TMSF’nin Cine5’i en az 9,7 milyon dolar kamu zararına uğratarak sattığına karar verdi. Aksoy davayı 2011 yılında açmıştı ve Danıştay dosyayı 2014 yılında karara bağlayabildi.
Geciken adalet, maalesef ki adalet değil
Danıştay’ın “satış iptal edilmeli” kararını uygulamayan TMSF, satışı 2011 yılında tamamladığını ve 3 yıl önce devletin yaptığı bir satışı iptal etmesinin Türkiye’nin dışarıdaki imajına zarar vereceğini iddia ederek kararı uygulamayacağını açıkladı.
TMSF, Danıştay’ın kararını yok sayınca Aksoy bu kez de 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Al Jazeera, Anayasa Mahkemesi’nin de benzer bir karar vereceğini sezmiş olacak ki; 30 Aralık 2015’te Anayasa Mahkemesi’nde dava devam ederken Cine5’i kapatma kararı aldı ve Cine5 kapatıldı.
Anayasa Mahkemesi de Erol Aksoy’u haklı buldu
Anayasa Mahkemesi’nde 2015 yılında başlayan hukuk mücadelesi 2020 yılında sona erdi ve Anayasa Mahkemesi de tıpkı Danıştay’ın verdiği karar gibi Erol Aksoy’u haklı buldu. Erol Aksoy bu süreçte dönemin parasıyla Cine5’e İngiltere’de 100 milyon dolara müşteri bulduğunu ama TMSF’nin Cine5’i zararına Katarlı medya şirketine sattığını da açıkladı.
Peki ya sizler Cine5’in hikâyesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce birtakım talihsizlikler yaşamış olmasaydı Cine5’in hikâyesi nasıl devam ederdi? Günümüzdeki Netflix gibi bir rakibi varken piyasada yeri nasıl olurdu? Cine5 ile ilgili anı, düşünce ve fikirlerinizi bizlerle yorumlar bölümünde paylaşabilirsiniz.
Kaynaklar: 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6 / 7 / 8 / 9 / 10 /