Yargıtay’ın Canan Kaftancıoğlu kararından sonra siyasette başlayan tartışma devam ediyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, mahkeme kararını …
Yargıtay’ın Canan Kaftancıoğlu kararından sonra siyasette başlayan tartışma devam ediyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, mahkeme kararını tanımadıklarını söyledi. Adalet Bakanı Bozdağ ise Kılıçdaroğlu’na tepki gösterdi.
Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşesinde Adalet Bakanı Bozdağ’ın açıklamalarını hatırlatarak Kılıçdaroğlu’nun ifadelerini değerlendirdi.
Acet’in, “Sosyal medya suçları hangi boyutlara ulaştı?” başlıklı yazısı şöyle:
Pazar günü (22 Mayıs) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdoroğlu’nun o makama gelişinin 12’inci yıldönümüydü.
Ondan bir gün önce CHP’nin Maltepe mitinginde konuştu CHP lideri.
Miting sonrasında televizyonlarda yapılan programların bir kısmını izledim.
İzlediğim programlarda yorumlar yapan bazı isimler, Kılıçdaroğlu sanki genel başkan sıfatıyla ilk konuşmasını 12 yıl önce 22 Mayıs 2010 tarihinde değil de, o akşam yapmış gibi bir eda ile konuşmalar yaptılar.
KILIÇDAROĞLU: “MAHKEMEYİ DE TANIMIYORUZ KARARI DA”
O konuşmanın içeriğinde bir takım açılım arayışları vardı doğru ama o mitingden günler önce, Meclis Grup toplantısında Canan Kaftancıoğlu ile ilgili Yargıtay’ın verdiği kararlara dair söyledikleri, “Hangi Kılıçdaroğlu” sorusunu yüzüncü kez akıllara düşürdü.
CHP lideri, Yargıtay kararıyla ilgili aynen şu ifadeleri kullandı:
“Mahkemeyi de tanımıyoruz, verdiği kararı da tanımıyoruz” dedi.
Yargıyla ilgili meselelerde Kılıçdaroğlu’nun bu saldırgan üslubu yeni de değil.
Bir ara, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu için “Hakimler ve Savcılar alçak kurulu” diyerek hakaret etmişti.
Niye böyle yapıyor?
Bana kalırsa, iktidara geldikten sonra en fazla ve en hızlı kadrolaşmayı 90’larda olduğu gibi yargı içinde yapmak istediği için böyle davranıyor.
AKŞENER VE KILIÇDAROĞLU KENDİLERİNE YAPILAN HAKARETLERE SESSİZ Mİ KALIYORLAR?
CHP Maltepe mitingini Kaftancıoğlu kararından sonra yapma kararı aldı.
Kaftancıoğlu, sosyal medyada yaptığı hakaretler ve küfürlü paylaşımlar nedeniyle yargılanmış, Yargıtay, bu cezaların bir kısmını onaylamıştı.
Pazar günü Kanal 7’de yaptığımız programda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kaftancıoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın merhume annesine yönelik küfürlü paylaşımıyla ilgili olarak Kılıçdaroğlu’na şöyle bir çağrıda bulunmuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanı ve annesine küfrü ifade özgürlüğü olarak görüyorsa, Kılıçdaroğlu mitingde çıkıp tekrar etseydi. Hakaret sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde suçtur. Küfrediyor, hakaret ediyor, ifade hürriyeti diyor.”
Bozdağ’ın aynı programda altını çizdiği önemli bir husus daha var.
Şöyle diyor:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun kendine karşı açtığı hakaretlerle ilgili kaç tane açtığı dava var, bilmiyoruz. Sayın Akşener’in kaç tane şikayetçi olduğu kişi var, ne kadar tazminat var? Kaftancıoğlu için de geçerli. O zaman bunların kendileri hakkında söylenen hiçbir söz hakkında şikayetçi olmaması lazım.”
Halbuki, hem Kılıçadroğlu’nun, hem de Akşener’in avukatları, özellikle sosyal medya üzerinden işlenen hakaret ve küfür suçlarıyla ilgili açtıkları tonla dava var.
Binler, hatta on binlerce davadan söz ediliyor.
Bu böyle iken, kendilerine yapılan hareketler için yargı yoluna başvuran muhalefet liderleri, Cumhurbaşkanı için aynı suçun işlenmesini, nasıl oluyor da, ifade özgürlüğü bağlamında görebiliyorlar?
SOSYAL MEDYA KULLANICILARI TUZAĞIN FARKINDA MI?
Bu arada, sosyal medya üzerinden işlenen suçların sadece siyasileri ilgilendiren bir yönünün olmadığını da hatırlatmış olalım.
Adalet Bakanı’nın verdiği bilgiye göre, sadece Ankara adliyesinde bu sınıfa giren 47 bin adet dosya varmış.
47 bin adet hakaret ve küfür dosyası…
İnanılır gibi değil.
Üstelik bu rakam sadece Sıhhiye’deki Adalet Sarayı’nda bulunan dosyaların sayısına tekabül ediyor.
Ankara’nın diğer bölgelerindeki dava dosyalarının sayısı bu rakama dahil değil.
Sosyal medya üzerinden işlenen suçların ne kadar arttığını anlamak için bu bilgi bile başlı başına fikir veriyor.
Sosyal medya üzerinden insanların kişilik haklarına dönük ihlallerin nasıl bir memleket meselesi haline geldiğini görüyor musunuz?
Üzerinde çalışılan dezenformasyon yasasının, sadece devletin güvenlik endişeleri bakımından değil, bir salgın halini alan hakaret ve küfür suçlarının önüne geçmek içinde nasıl bir öneme sahip olduğu ortada.