enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,5793
EURO
36,3544
ALTIN
2.917,10
BIST
9.659,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
11°C
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Salı Çok Bulutlu
11°C
Çarşamba Çok Bulutlu
12°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
15°C

Bebeklerde ilk 1000 gün çok önemli

Büyüme ve gelişmenin çok hızlı olduğu bir dönem olması açısından İlk 1000 gün, bebeğin hayat serüveninde son derece önemlidir.

Bebeklerde ilk 1000 gün çok önemli
03.08.2023
0
A+
A-

Büyüme ve gelişmenin çok hızlı olduğu bir dönem olması açısından İlk 1000 gün, bebeğin hayat serüveninde son derece önemlidir. Peki aynı zamanda ilk 1000 gün neyi ifade ediyor, başka hangi faktörlerden dolayı önemlidir ve bu dönemde özellikle nelere dikkat edilmelidir sorularını İlk 1 Liv Hospital Çocuk Endokrinolojisi ve Metabolizma Hastalıkları, Prof. Dr. Cengiz Kara yanıtladı.

“İlk 1000 gün” neyi ifade eder?

“İlk 1000 gün” gebeliğin başlangıcından bebeğin ikinci doğum yıldönümüne kadar olan süreyi tanımlayan ve giderek yaygınlaşan bir terimdir. Gebeliğin 270 günü ile doğum sonrası ilk 730 günün toplamını ifade eder. Günümüzde çocuk ve toplum sağlığını iyileştirmek için hassas bir dönem, bir “fırsat penceresi”  olarak değerlendirilmektedir.

“İlk 1000 gün”ün önemi nedir?
Bu kavrama göre anne karnı ve erken çocukluk dönemindeki olumsuz olaylar, başta obezite, diyabet ve kalp hastalığı olmak üzere sonradan ortaya çıkan kronik hastalıklar için zemin hazırlamaktadır. Kısacası, obezite ve ilişkili hastalıkların temeli anne karnında atılmaktadır.

İlk 1000 gündeki olumsuz olayların yaşam boyu süren zararlı etkileri “metabolik programlama” ile açıklanmaktadır. Doğum öncesi ve sonrası dönemlerde beslenme ve büyüme-gelişme ile ilgili sorunlar hücrelerin ve organların gelişimine etki ederek vücut yapısını değiştirir, fizyolojik sistemin ayarını bozar ve düzenleyici mekanizmalarda dengesizlik yaratır. Endokrin ve metabolik yanıtlardaki değişikliklere genlerin çalışma düzenini değiştiren ‘epigenetik etkiler’ de eşlik eder ve böylece ömür boyu sürebilen ve hatta sonraki kuşaklara da aktarılabilen zararlı etkiler ortaya çıkar.

Hastalıkların temeli ilk 1000 günde atılır
Doğum öncesi ve sonrası beslenme sorunlarına bağlı metabolik programlamanın yetişkinlikteki zararlı etkilerinin bilinen en iyi örneği obezite ve buna eşlik eden tip 2 diyabet ve kalp-damar hastalıklarıdır. Obezite vücutta, özellikle karın bölgesinde ve iç organların çevresinde aşırı ve anormal yağ birikmesi durumudur. Bu aşırı yağ birikimine insülin direnci, tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kan yağı düzeylerindeki bozukluklar (dislipidemi) eşlik ettiğinde metabolik sendrom olarak adlandırılır. Metabolik sendrom ayrıca karaciğer yağlanması, siroz, koroner kalp hastalıkları ve inme gibi hastalıkların da eşlik ettiği yaşam kalitesini ciddi bozan ve erken ölümlere neden olabilen önemli bir sağlık sorunudur. Günümüzde tüm dünyadaki ölümlerin %60’ından obezite ve metabolik sendrom bileşeni hastalıklar sorumludur ve bu kronik hastalıkların temeli ilk 1000 günde atılır.

Erken metabolik programlamaya yol açan 3 tür mekanizma tanımlanmıştır
1- Anne karnında yetersiz beslenmeyi takiben doğum sonrası dönemde aşırı beslenme ile ortaya çıkan uyumsuzluk
2- Anne karnında ceninin aşırı beslenmesi
3- Doğum sonrası aşırı beslenme ile erken hızlı büyüme

Annenin zayıflığı, gebelikte yetersiz beslenmesi, kilo alımının az olması ve yüksek tansiyon vb. hastalıklar nedeniyle rahim damarlarının zarara uğraması ceninin beslenmesini bozar ve düşük doğum ağırlığı ile doğmasına neden olur. Anne karnındaki bu kronik açlık ve yetersiz beslenme dönemi bebeğin bulduğu her enerjiyi depolayan ve sarfiyatı en az indirmeye çalışan ‘tutumlu yapı’ geliştirmesine neden olur. Az kalori ile idare etmeye programlanmış bu küçük ve zayıf bebeği bir an evvel büyütmek telaşı ile aşırı besleme çabası ters teper ve bebekte aşırı yağ (enerji) birikimine neden olur. Diğer yandan, annenin şişman olması, gebelikte aşırı kilo alması ve kontrolsüz diyabete bağlı yüksek şeker düzeyleri bebeğin daha anne karnında iken aşırı beslenmesine, hızlı büyümesine ve sonuçta fazla doğum ağırlığı ile doğmasına neden olur. Aşırı kalori ile anne karnında karşılaşan iri bebeklerde yağ dokusu ve iştah doğuştan fazladır. Obez ve/veya diyabetli anne bebeği olarak şişman ve iştahlı doğan bu çocuklarda hayat boyu obezite ve diyabet riski artmaktadır. Ayrıca, bebek normal kilolu anneden, normal ağırlıkla doğsa bile, doğum sonrası aşırı kalori alımı bebeğin şişmanlamasına neden olur. Anne sütü alamama, mamalarla aşırı beslenme, yüksek kalorili ek besinlere erken başlanması gibi nedenlerle doğum sonrası hızlı kilo artışı ve erken hızlı büyümenin etkileri de erken çocukluk dönemi ile sınırlı kalmaz, vücudu obezite ve metabolik sendroma ömür boyu programlar.

İlk 1000 günde yaşanan ve etkileri hayat boyu süren olumsuz olayları önleyerek bireyleri ve toplumu obezite ve yol açtığı ölümcül hastalıklardan korumak mümkündür. Obezite doğum öncesi ve erken süt çocukluğunda programlanabildiği için koruyucu önlemler gebelik öncesi, gebelik sırası ve tüm erken çocukluk çağı boyunca uygulanmalıdır.

Obezite ve metabolik sendromu önlemek için ilk 1000 günde yapılması gerekenler 

  • Gebelikten önce annenin vücut kitle endeksi normal hale getirilmeli, fazla kilolu anne adayları zayıflamalı, zayıf olanlar da kilo alarak ideal vücut ağırlığına ulaşmalıdır.
  • Gebelik ve emzirme döneminde sigara içilmemelidir.
  • Gebelikte vücudun kaldırılabileceği ölçüde egzersizlere devam edilmeli, fazla kilo almaktan kaçınılmalıdır.
  • Gebelik diyabeti olanlarda sıkı şeker kontrolü sağlanmalıdır.
  • Düşük doğum ağırlığı ile doğan bebeklerde hızlı kilo alımından kaçınılmalı, yakalama büyümesinin 1-2 yaşa kadar yavaş tempoda gerçekleşmesi sağlanmalıdır.
  • Doğum sonrasında bebekler 6 ay sadece anne sütü ile beslenmeli ve 2 yaşına kadar emzirmeye devam edilmelidir.
  • Katı besinler ve şekerli içeceklerin başlanması ertelenmelidir. Özellikle, anne sütü verilemediği için mama ile beslenenlerde katı gıdalara erken başlanmamalıdır.
  • Bebek doyduktan sonra öğünü bitirmek için zorlanmamalıdır.
  • Bebeklikte yüksek protein alımı kısıtlanmalıdır. Anne sütü alamayan bebeklerde düşük protein içerikli mamalar tercih edilmelidir.
  • İnek sütünün protein yoğunluğu yüksektir ve bebeklere ilk yıl verilmemelidir.
  • Obez anne bebeklerinin büyümesi yakın izlenmelidir. Hızlı kilo alımı varsa emzirme düzeni kontrol altına alınmalıdır. Ek besine geçiş döneminde enerji yoğunluğu düşük gıdalar seçilmelidir.

Sonuç olarak, ilk 1000 gün sağlıklı beslenme ve gelişimi sağlamaya yönelik, yaşam boyu fayda sağlayacak müdahalelerin hayata geçirilmesi için önemli bir dönemdir. Ebeveynler, hekimler ve diğer sağlık çalışanları ilk 1000 gün kavramının farkında olarak, doğru önlemler ve zamanında müdahaleler ile çocuğun gelecekte sağlıklı ve üretken bir yaşam sürme şansını artırabilir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.