İşte Şafak’ın o yazısı; İnternetin her geçen gün hızının ve etkisinin artmasıyla birlikte toplumsal yönelimlerin ve iletişim ihtiyaçlarını …
İşte Şafak’ın o yazısı;
İnternetin her geçen gün hızının ve etkisinin artmasıyla birlikte toplumsal yönelimlerin ve iletişim ihtiyaçlarını karşılayan bireyler için artık vaz geçilmez bir mecra olmaya başladı.
Toplumun her kesimi eğitimli yada değil, varlıklı yada yoksul sosyal statüsü ne olursa olsun internet ve onun sağladığı ‘her şey’ vaz geçilmez hale geldi. Bu trendin yükselerek artmasından en çok etkilenen sektörler elbette tekel olan içerik sağlayıcılar, yapımcılar, Televizyon kuruluşları ve benzer üreticiler oldu. Bu alandaki üretim sanayi ve imalat sektöründeki çeşitlenme ve üretim çokluğunda olduğu gibi dünyanın her yerinde ve her konudaki içerik üretiminde de tahmin edilemeyecek oranda arttı. Elbette bu artış beraberinde yıkıcı etkileri de olmaya başlayan etik rekabeti de yok edecek şekilde gelişmesi düşündürücü.
Video çeken yayınlayan ,canlı yayın yapan , konuşan ,anlatan, hareket eden her şeyi sosyal medyadan filtre etmeden ileten, yayan toplumsal etik değerleri de görmezden gelen tek amacı TIK almak olan yeni kolaycı bir nesil türedi.
Üretilen her türlü içeriğe engel olmaksızın erişebilen izleyebilen genç hatta küçük yaşlardaki dimağları koruyacak hiçbir engel kalmadı. Sistemler ve ebeveynler bile çaresiz bu gidişi ne yazık ki sadece izlemekle yetiniyor.
İletim ve yayma eskiden olduğu gibi denetlenebilir olması her türlü içeriğin yayımını sınırlaması, etik değerlerin korunması açısından faydalıyken , günümüzde ise bu sınır yada engel artık yok .
7 den 77 ‘ye tüm yaş gruplarında ve özellikle çocuk ve gençler, kontrol edilemeyen denetlenmeyen bu mecralarda kaybolmaya başladı. Her alanda olduğu gibi sınırların azaldığı hatta yok olduğu günümüzde bu zararlı etki nasıl azaltılır doğrusu kimse bilmiyor.
Yasaklananların, marijinal eğilimlerin, ahlakı örseleyen bu tür içeriklerin toplumlar ve bireyler tarafından ilgi görmesi her geçen gün artıyor. Eskiden klasik yayıncılıktaki içerik yayan platformlar ve yayıncı sayısının azlığı yada denetlenebilir olması işi kolaylaştırırken artık günümüzde bu mümkün değil. Her birey istediğinde bu tür içerikleri izleyebiliyor ve kolayca yayabiliyor.
Ülkeler internet hizmetlerini ve içeriklerini sınırlıda olsa denetleyebiliyor. Ancak yakın gelecekte bu sınırlamanın da uydu internet sağlayıcıları tarafından ortadan kalkacağını söyleyebiliriz.
Elon Musk, Starlink internet uydu sistemleri ile binlerce uyduyu alçak ve yüksek yörünge lokasyonlarına yerleştirmeye başladı .10 yıl içinde toplam 42.000 adet starlık uydusu dünya eşzamanlı yörüngelerinde direkt yada indirekt hizmet vermeye başlayacak . Bu durum devletlerin denetim regülasyonlarını zayıflatacağını söyleyebiliriz. Bu yöntemle karasal fiber hatlar ve wi-fi sistemleri ile internet hizmetini iletmek tek seçenek olmaktan çıkacaktır. Bu uydularla internet, broadband ve broadcast TV ve Radyo yayınlarını neredeyse her coğrafyaya ulaştırmak hatta şimdilik kutup bölgeleri hariç 60 derece kuzey ve güney enlemlerine kadar olan bölgelere kadar hizmet ulaştırması mümkün olacaktır. Halihazırda bu sistem üzerinden, Rusya hariç Avrupa, US , Kanada, Avustralya, Güney Amerika, hizmet alabilmektedir.
Yakın gelecekte, iletim sistemlerinin kablo TV hatları, Fiber hatlar, Karasal vericilerle, masraflı ve teknik iletim zorlukları nedeniyle ulaştırmak yerine, uydularla kutuplarda dahil olmak üzere tüm bölgelere iletmek ve yaymak mümkün olacaktır.
Peki tüm bunlar olurken Televizyon ve Radyolar nasıl hareket edecek, hangi programları önceleyecek ? Bunca yayıncının ve içeriğin olduğu rekabetin tavan yaptığı bir ortamda yayıncılar, izleyicilerini ekran karşısında nasıl tutabilecek ? Şimdilik hayli zor bir soru gibi duruyor.
Eskiden 20 adedi geçmeyen ulusal Televizyonların sayısının bir değeri kalmadı. Uydu ile yayınını ileten yada internetten yayın yollayabilen bir kuruluş yada yayıncı popüler platformlara da üyeyse o da Ulusal bir Televizyon kanalı haline geliyor. Bu şekilde yayın sayılarının kısıtlanması sınırlanması ve sınıflandırılması da ortadan kalkıyor. Böylece daha çok yayıncı ve daha çok içeriğin iletilmesi mümkün hale geldi.
Starlink sistemi ile bu sayıların daha da artacağını söylemeliyiz. Bu kadar çok sayıda yayıcının olduğu bir mega platformda izleyiciye sunulacak içerik nasıl olmalıdır?.
İlk akla gelen çözümler ; başarılı senaristler,içeriklerin kalitesi, yayınların çözünürlükleri, band genişlikleri ,en az 4K tekniği ile iletilmeleri ( diğer ülkelerde 8 K ülkemizde ise hala HD hatta SD çözünürlük kullanılıyor) Programların ekran yüzleri , kullanılan dil, diksiyon , mantıklı sorular sorabilen gerçek ve dersini iyi çalışmış profesyonel moderatörler ve ilginç konuların ekrana taşınması gibi bir dizi kaliteyi belirleyen olgu, izlenmeyi şüphesiz arttıracaktır.
Sanıyoruz izlenmedeki en büyük sorunun içeriklerin kalitesi olduğu anlaşılmaktadır. Benzer bir çok haber kanalı ve haber sitesinde ayni moderatörler ,ayni yöntemler, konuşma ,hitabet, kapıştırma, yüksek volümlü konuşmalar, öfkeli tartışmalar ,konu dışı sorular ve yorum yapan konuşmaları yerli yersiz bölen moderatörler ve bu olumsuzluklara ilave olarak ayni konuşmacılar ayni akademisyen yüzleri başka kanallarda da sürekli görmek, klişe cümleleri duymak, diğer kanalları da ziyaret eden gezgin konuşmacılar, bunlar pirim yapıyor mu ? bilinmez, ancak bu tarzın devam etmesi izleyicinin talep ettiğinin göstergesi olmadığını düşünüyoruz.
Aslında izleyici ekonomik ,siyasi ve politik daha inovatif konuları işleyen, değişik ve farklı yorumlar sunan, mutedil ,daha donanımlı, konuşma diline hakim, toplum tarafından tanınmayan ancak dünya literatürüne hakim akademisyenleri ekranlarda görmek isteyecektir. Sanıyoruz bunların sayısı ülkemizde çok sayıda mevcut.
Peki bu yeterli olacak mıdır ? Elbette hayır, izleyici hep daha ve farklı şeyleri de talep etmeye devam edecektir. Aslında içeriğin kalitesini belirleyenin dinamik izleyici olduğu ise bir gerçektir. Ancak ülkemizde izleyicinin sosyal medya dışında klasik yayın izlemedeki interaktif ölçümlemenin olmaması nedeniyle bu tam olarak bilinememektedir.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi insanların her konudaki Paylaşım talepleri artmaktadır. Bu talep Televizyon ve Radyo izleme ve dinlemede de gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Yayıncılar bu kadar yüksek arzın olduğu bir sektörde izleyicilerini –Müşterilerini- ekran başında tutmak için kalite ve içerikle birlikte yeni ve ilginç yöntemleri bulmak zorundalar.
İlk akla gelen ise Televizyon ve Radyoların reklam gelirlerinden izleyicilerine pay ayırmak olabilir. RTÜK yasası buna engel olmakla birlikte yayıncılar buna da ilginç ve yaratıcı bir çare bulabilirler.