İşte Nuh Albayrak’ın bugünkü yazısı: Çekin o pis ellerinizi; öğretmenlerin üzerinden! “Millî Eğitim’de (geçmişe izafeten) altın çağı yaşıyoruz …
İşte Nuh Albayrak’ın bugünkü yazısı: Çekin o pis ellerinizi; öğretmenlerin üzerinden!
“Millî Eğitim’de (geçmişe izafeten) altın çağı yaşıyoruz” diyebiliriz. Çok şükür, artık; az konuşup çok çalışan bir bakanımız var. Eğitimde kangren olmuş pek çok mesele çözülmüş veya masaya yatırılmış durumdadır.
“Türkiye’de Eğitimin 20 Yılı (2000-2019)” adlı bir kitap, genel anlamda ve iller bazında alınan mesafeyi net ifade ediyor.
Öncelikle eğitim yaygınlaştırılırken, okul ve dersliklerin mukayese kabul etmez oranda artması sayesinde sınıflardaki öğrenci sayısı çok azaldı. Bu, konforlu eğitimin yanı sıra, öğretmenlerin; öğrencilere daha fazla vakit ayırabilmesi anlamına geldiğinden, eğitim kalitesine doğrudan etki eden bir gelişmedir.
Zaten 3,4 milyar TL olan Millî Eğitim bütçesinin 113,8 milyara ulaşması, öğrenci başına düşen toplam bütçenin ise 6 bin 240 TL’ye yükselmiş olması her şeyi izah etmektedir.
Tabii ki yatırım ve bütçe tek başına kriter değildir. Ama bu iyileştirmelerin, PISA ve TIMSS performansları nezdinde eğitim kalitesine de yansıdığı görülmektedir.
Haa, eğitimin millîleşmesi ve yerlileşmesi konusunda ideal noktada mıyız diye sorarsanız elbette hayır.
Hasan Ali Yücel gibi bir ateistin, Köy Enstitüleri denilen ahlaksızlık imalathanelerinde seri üretim yaptığı “öğretmen” maskeli Allahsızların yeni nesillerimizin damarlarına zerk ettiği zehrin temizlenmesi, kim bilir kaç nesil devam edecek bir “millî ve yerli eğitim” gerektirir.
Elbette bu konuda da çok önemli adımlar atılıyor. En azından artık Milli Eğitim Bakanlığı’nın bastığı kitaplarında Abdülhamid Han’a “Uyanık gençliği boğan, zindanlarda çürüten Yıldız Baykuşu Kızıl Sultan”
Sultan Vahideddin Han’a ise “Tahtını kurtarmak için memleketini satan Sevr simsarı vatan haini” denmiyor. (1933 yılında Devlet Matbaası’nda basılan “Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti’ne adlı MEB kitabı)
MİLLÎ EĞİTİM’İ NEDEN TAŞLIYORLAR?
Bence tam da bu önemli başarılar sebebiyle, Milli Eğitim odaklı çirkin bir operasyon sürdürülmektedir.
Çünkü son yıllara gelinceye kadar, iktidarda kim olursa olsun; Millî Eğitim daima CHP’nin kalesi olarak kalmış ve bu sayede de, sadece adı dışında “millî” olamamıştır.
Bunun içindir ki, CHP genel başkanının liderliğinde bir operasyon başlatılmıştır.
Yüzsüzlüğe bakın ki, daha birkaç ay önce CHP’ye oy vermeyen öğretmenlere “öğretmen” demediğini söyleyecek kadar öğretmen düşmanlığı yapan biri, şimdi öğretmenleri savunma numarası yapıyor.
Önce “uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik” uygulaması üzerinden operasyon yaptılar. Hatta “Başöğretmen bir tanedir” diye yaygara başlatan ucuz Kemalistler, eskiden okul müdürlerine “başöğretmen” dendiğini duymuş olacaklar ki bu saçmalığı fazla sürdüremediler.
Eğitimde dinamizm sağlamayı hedefleyen ve öve öve bitiremedikleri Batılı ülkelerin çoğunda uygulanan bu sistemin asıl amacı öğretmenlere kariyer imkânı sağlamaktır.
Bu nasıl bir kafa ki, 40 yaşında ehliyet imtihanına girerken veya profesörlük için yırtınırken “Bu yaşta sınav mı olur” demeyen bu “gerici” güruh, aslında “sınav” bile olmayan bir uygulama için öğretmenlere “Hâlâ sınav mı olur? Girmeyin!” çağrısı yapıyor.
Daha aday bile olamayan bir ipotekli siyasetçi, “Ben gelince…” diyor. Tam Nasreddin Hoca’nın borç ödeme hikâyesi… Gerçekten, özlük haklarında iyileştirmeler getirecek bu uygulamaya girmeyen öğretmenin mağduriyetini kim giderecek?
Dün 20 bin öğretmenin daha ataması yapıldı. Bu tören sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çirkin operasyonu kastederek, öğretmenleri; “Fitne teşebbüslerine prim vermeyin.” diye uyardı. Bu uyarıdan hemen sonra, “Sınava girmeyin, sokağa çıkın” şeklindeki isyan çağrısını tekrarlayan Kılıçdaroğlu öte yandan da, “AK Parti’ye oy veren öğretmen; öğretmen değildir” derken, PKK uşaklarını “öğretmen” diye savunuyor. Bu, en ulvî meslek olan öğretmenliğe en büyük hakarettir?
Özel okullardaki öğretmenleri de tahrik ediyorlar. Efendim, devlet okullarındaki öğretmenlerin maaşı daha yüksek hale gelmiş, devletin; özel okul yöneticilerine baskı yapması gerekirmiş!
Sevsinler sizin gibi liberalleri…
Değerli öğretmen kardeşlerim… Hizmet siyaseti üreterek “alternatif” olamayan bu muhterisler, kolay yolla iktidar olmak için bütün “ulusal” değerlerimizi yerle bir etti. Şimdi de sizi sömürüyorlar. Gerçekten Kemal Bey’in seçilerek mevcut kazanımlarınıza yenilerini ekleyeceğinden emin olanlara Allah selamet versin! Ama acizane tavsiyemiz, bu kardeşlerimiz; “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” deyimini de unutmasın…