Haber7 Armağan Çağlayan’ın YouTube kanalına konuk olan Dökmen, “Başörtülü psikolog, psikiyatr, PDR uzmanı olamaz. Olması meslek etiğine …
Haber7
Armağan Çağlayan’ın YouTube kanalına konuk olan Dökmen, “Başörtülü psikolog, psikiyatr, PDR uzmanı olamaz. Olması meslek etiğine aykırıdır. Nötr olamazlar” sözlerini sarf etti.
Dökmen, başörtülü öğretmenlerin diğer branşlarda da öğretmenlik yapabilmelerine, ‘Milli Eğitim izin verdiği için’ bir şey söylemek istemediğini, başörtülü hukukçular hakkında ise kendi alanı olmadığı için yorum yapmayacağını ifade etti.
NEVZAT TARHAN: “KENDİ NARSİZMİNİ YENEMYEN PSİKOLOG OLAMAZ”
Bir uzmanın psikolog olması için kendi narsisizmini yenmesi gerektiğini vurgulayan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu psikologun psikolog olması için bir-iki sene divana yatması gerekiyor. Kendi narsisizmini yenmesi lazım. Kendi narsisizmini yenemeyen bir kimse psikolog olamaz. Narsisizm de nedir, kişinin öz eleştiri yapabilmesi, eleştiriye açık olması. Psikolog kendine teşhis koyamaz, üçüncü bir meslektaşından yardım alması lazım.” dedi.
Ruh sağlığı profesyonellerinin kendilerine başvuran danışan karşısında öncelikle kendi dünya görüşlerini bir şapka olarak çıkarıp asması gerektiğini vurgulayan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O şapkayı çıkarmadan girersen hakikati bulamazsın” uyarısında bulundu. Danışanların hem dünya görüşü ve kültürel kimliğiyle bir insan hem de hasta kimliğiyle bir insan olduğunu kaydeden Tarhan, “Biz o kişinin kültürel kimliğiyle olan öğretilerine saygı duymak zorundayız. Ona ön yargılı olabiliriz, o zaman biz kendi ön yargılarımızı vestiyere kaldıracağız” dedi. Ön yargıların diyalogla çözülebileceğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Türkiye’de herkes aynı düşünecek demek, totaliterliktir. Bu tek tip insan ideolojisidir.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, akademisyen yazar psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Başörtülü psikolog, psikiyatrist, PDR uzmanı olmaz. Seans esnasında özdeşim kurar, sempati duyarsam artık o psikolojik danışman olmaktan çıkar” şeklindeki sözleri üzerine değerlendirmede bulundu.
“DANIŞANLAR HASTA KİMLİĞİYLE DEĞERLENDİRİLMELİ”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ruh sağlığı profesyonellerine başvuran kişinin hasta kimliğiyle orada olduğunu belirterek “Bu kişiyi hasta kimliği ile değerlendiririz. O kimse tabii hasta kimliğiyle karşımızda olduğu için o kişinin inançlarını sorgulamak gibi bir analiz yapmamıza hiç gerek yok. Eğer hasta ya da danışan o konuyu kendisi açarsa yani bununla ilgili çatışmaları, takıntıları yahut başka şeyleri varsa o zaman o konu ele alır. Psikolojinin bir tanımı vardır. Psikoloji üç kelimede toplanır: Akıl, beyin, kültür diye. Kültür ayağı çok önemlidir. Kişinin yaşadığı ortam ve kültür, o kişinin şu andaki verdiği kararlarını etkiliyor, hastalıklarını ya da sağlığını etkiliyor. Bu nedenle yaşadığı kültürün bilinmesi önemlidir. Amerikan Psikiyatri Derneği, meslektaşlara gelecek hastalara faydalı yardımcı olabilmek için onların kültürlerini öğrenin diye tavsiyede bulundu. Amerika çok kültürlü bir toplum. Dünya görüşleri ve dini görüşler açısında çeşitli kültürden insanlar var. O nedenle onların kültürlerini öğrenin ve yanlış karar vermeyin, yanlış yönlendirmeyin tarzında bir tavsiyede bulunuldu.” dedi.
“MESLEKİ DÜŞÜNCE BOZUKLUĞU OLABİLİR”
Bir psikolog, bir psikiyatrist ya da herhangi bir psikoloji profesyonelinin kendini danışanından üstün görmesinin mesleki düşünce bozukluğu olma ihtimali olduğunu gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bununla ilgili katı inançları varsa ve bu inançlarını hiç tartışmadan sanki kanıtlanmış doğrular gibi savunuyorsa böyle durumda karşı tarafı üzecek, sinirlendirecek bir şey yapınca bunu kişinin hastalığına bağlar ve bunu kendi ön yargısı nedeniyle yapar. En önemlisi de bu kişiler katı inançları nedeniyle ve böyle ön yargıları taşıdığı için böyle düşündüklerini de inkâr ederler.” dedi.
“BAŞI AÇIK OLMAK NORM KABUL EDİLİYOR”
Prof. Dr. Üstün Dökmen’in başı açık olmayı norm kabul ettiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Normali budur diyor. Onun ve bu tarz düşünen kişilerin kafasında böyle bir kalıp yargı var. Bunlar modernist dogmalardır. Modernist öğreti, modernist dogmalarda, bu bir dogmatik bilgidir, kutsaldır, tartışmaya kapalıdır. Bu katı inançtır, körü körüne inanılan bir inançtır. Böyle durumlarda o dogmatik ön yargıdır, o kişi için. Bir dogmadır. Kişi o dogmayı sorgulamaz. Sorgulamadığı için de değiştiremez.” dedi.
Politik psikolojideki “Otomatik stereotipi” kavramına işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Politik psikoloji kitaplarında bir örnek vardır. Bir beyaz anne yanında çocuğu ile yürürken karşıdan bir siyahi geliyor. Beyaz anne farkında olmadan, hiç farkında değil, çocuğun elini tutuyor ve çocuğunu kendine çekiyor. Otomatik ön yargı, siyahi insan tehlikedir diyor, bunu tehdit olarak öğrenmiş ve çekiyor kendisine. Bu otomatik ön yargı, bu nasıl aşılır, diyalogla aşılır.” dedi.
“KENDİ DÜNYA GÖRÜŞÜNÜ, ŞAPKA GİBİ ÇIKARIP ASMALI”
Ruh sağlığı profesyonellerinin kendine başvuran danışan karşısında kendi dünya görüşlerini bir şapka olarak görmesini, o şapkayı çıkarıp asması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Diyelim ki baş örtüsüne dogmatik olarak karşı bir kimse, karşısına baş örtülü bir hasta geldi. O kişi, ofise girerken kendi dünya görüşünü bir şapka olarak çıkarması, karşıdaki vestiyere asması lazım. O şapkayı asacak ondan sonra laboratuvara girer gibi davranacaksın. Laboratuvara girerken ön yargılarını vestiyere bırakıp öyle girersin. Öyle girmezsen hakikati bulamazsın ki. Şimdi karşımıza gelen kişi, hem dünya görüşü ve kültürel kimliğiyle bir insan, bir de hasta kimliğiyle bir insan. Biz o kişinin kültürel kimliğiyle olan öğretilerine saygı duymak zorundayız. Ona ön yargılı olabiliriz, o zaman biz kendi ön yargılarımızı rafa kaldıracağız. Mesela cinsel kimlik sorunu olan, transseksüel biri gelirse onunla ilgili ön yargılı olabilir belki. O ön yargısını alacak kenara asacak, onu o andaki hasta dinamiğiyle değerlendirecek. Kendi ön yargısını asamıyor ve tarafsız olamıyorsa o kimse zaten mesleki düşünce bozukluğu vardır. O kimse o mesleği icra edemez. Bu konuda meslekten men edilmesine ilişkin etik tartışmalar bulunmaktadır.” dedi.
“BU TİP KİŞİLER BAŞÖRTÜLÜ GÖRÜNCE 220 VOLT ELEKTRİĞE TUTULMUŞ GİBİ OLUYOR”
Bu kişinin islamofobisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tip kişiler baş örtülü birini görünce 220 Volt elektriğe tutulmuş gibi oluyor. O dönemleri yaşadık, çarpılmış gibi oluyorlar. Ön yargısı var. Bu ön yargısı olan bir kimse zaten yani halk ve toplumun bir kısmını düşman gibi görüyor demektir. Toplumun bir kısmını ikinci sınıf bir insan gibi görüyor demektir, ötekileştirmiş demektir. Yani bir beyazın, sihayileri ikinci sınıf görmesi gibi kendini üstün, özel, önemli görüyor. Danışandan kendini entelektüel ve ahlaki olarak üstün görüyor. Etik olarak ‘Kendimi üstün görüyorum. Ben seni tedavi edemem’ demesi lazım” dedi.
“ÖN YARGISI NEDENİYLE YANLIŞ SORULAR SORAR”
Böyle bir durumda en önemli şeyin kişinin ön yargısının farkına varmaması olduğunu kaydeden Tarhan, “Bunu katı bir inanç, bir bilgi gibi kabul ediyor. Böyle durumda ön yargısı nedeniyle karşı tarafa yanlış sorular sorar. Karşı tarafa farkında olmadan ön yargıya sebebiyet verebilir. O hasta o kişiye bir daha gelmez. Mesela ön yargı sahibi kişi, halka yönelik bir hizmet yapıyorsa, bir anaokulu işletiyorsa, başörtülü bir anne çocuğunu anaokuluna getirdiğinde ona karşı tarafsız, bağımsız olamaz ki. Bu arkadaş madem ön yargısı var o zaman okulun kapısına ‘Buraya baş örtülüler giremez’ diye asması lazım. Kişinin kendi öz yargısına karşı bağımsız olması lazım.” dedi. Tarhan, “Diyelim Amerika’dasın. Siyahi bir hasta geldi. ‘Ben siyahileri sevmiyorum. Nefret ediyorum’ deyip ona randevu mu vermeyeceksin. Olabilir çok dürüstçe bir şeydir. ‘Ben siyahilere terapi yapamam. Onlara karşı önyargılıyım’ diyorsa geçmişte onunla ilgili travması olabilir kişinin. Geçmişte travması varsa zaten o da önyargı oluşturur.” dedi.
“KLİNİKÇİ OLSAYDI BU KADAR HOYRATÇA KONUŞAMAZDI”
İnşallah ya da maşallah gibi dini söylem ve kavramların kültürel kodlarımız olduğunu kaydeden Tarhan, “Bu asırlardır sosyolojik fazlar halinde gelen kültürel kalıplar. Bunları değiştirmek için insan yukarıdan aşağı değiştirilemez ki. Bir kişi eğer böyle düşünüyorsa ‘Bu tarz düşünen hastalar bana gelmesin’ diye ilan etmesi lazım. O kişi zaten terapist değil, psikolojik danışman rehber öğretmen. Aslında bir klinik klinisyen değil o. Klinisyen olmadığı için çok bilmiyor bu konuları. Klinikçi olsaydı bu kadar hoyratça konuşmazdı. Eğer klinik psikolog olsaydı hastanın önyargısı, benim önyargım diye bu iki önyargıyı ayırıp kategoriye alırdı. Hastasını hasta kimliğiyle ele alırdı. Öyle değerlendirirdi. Bunu yapamazsa zaten terapist olamaz ki.” dedi.
“DİNİ NARSİZM DE VAR”
Etnik narsisizmin yanı sıra dini narsisizmin de olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu da kendi dinini üstün din olarak görüp herkesi empoze etmeye çalışmak. Bu da dini narsisizmdir. Dini narsisizm, mesleki narsisizm bunların hepsi bir türdür. Irkçılık bir hastalıktır. Sosyal bir patolojidir. Klinik patoloji değildir. Klinik patoloji sınıflandırma kitaplarında yeri olan bir şeydir. İslamofobi böyle bir şeydir. Mesela bazı kişilerde ırkla ilgili ön yargıları vardır. Küresel bir İslamofobi var. Bence İslamofobi, küresel psikolojik savaşta yetiştirilmiş fikirdir. Kendiliğinden çıkmıyor bu. Bilerek oluşturulan bir kavram. Birileri Hristiyan kültürüyle Müslüman kültürü savaşsın istiyor ve bu savaş esnasında kendileri faydalanmak istiyor. İki kültürü kapıştırmak istiyorlar.” diye konuştu.
Nevzat Tarhan’ın açıklamalarının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
AKGÜL: İNSANLARI DIŞ GÖRÜNÜŞÜNE GÖRE YARGILAMAMA, RUH SAĞLIĞI UZMANLIĞININ EN ÖNEMLİ ETİĞİ
Dökmen açıklamalarına tepki gösteren Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Dr. Ömer Akgül, “Biz ruh sağlığı uzmanları, insanları dış görünüşüne göre yargılamamanın en önemli meslek etiği olduğu alanda çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Akgül, ‘hiçbir şekilde kabul edilemez’ dediği Dökmen’in bu açıklamalarını kınadı.
“KENDİ ETİĞİNİ ÇİĞNEDİĞİNİN FARKINA BİLE VARAMAYACAK KADAR GÖZÜ KARARMIŞ”
“Bunlar hiçbir şekilde kabul edilemez. Ben Ruh Sağlığı Derneği Başkanı olarak yapılan bu açıklamayı esefle kınadığımızı belirtiyorum. Meslek mensuplarımızı bağlamayan bu açıklamadan beri olduğumuzu paylaşıyorum.
“İNSAN ONURUNA YÖNELİK HER TÜRLÜ DURUŞUN KARŞISINDAYIZ”
Akgül, şunları söyledi:
“PROFESÖR ÜNVANI ALMIŞ BİR KİŞİNİN ÖTEKİLEŞTİRİCİ, KUTUPLAŞTIRICI BU İFADELERİ KABUL EDİLEMEZ”
Dernek adına açıklama yapan Akgül, “Ruh Sağlığı Derneği olarak, bizler toplumun ruh sağlığını güçlendirme misyonunu güden ruh sağlığı profesyonellerinin toplumun sinir uçlarıyla oynamaması gerektiğini, bu konuda ağzından sözler dökerken daha ince hassas tartması gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Akgül, “Bizler toplumu birleştirici, ruh sağlığını güçlendirici en önemli meslek grubuyken, bizim meslek grubumuz ait profesör ünvanı almış bir kişinin böyle toplumu ötekileştirici, kutuplaştırıcı, ayrımcılığa maruz bırakacağı bu ifadesi kabul edilemez” dedi.