Temmuzun ilk haftasında Kanada, Almanya ve Arnavutluk gibi bazı ülkeler meclislerinde İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokollerini …
Temmuzun ilk haftasında Kanada, Almanya ve Arnavutluk gibi bazı ülkeler meclislerinde İsveç ile Finlandiya‘nın NATO’ya katılım protokollerini onaylarken, konu, Türkiye’de tartışma yaratmaya devam ediyor. Sebebi ise İsveç ve Finlandiya’nın, imzalanan ortak mutabakatın ardından ‘güven vermeyen’ açıklamaları. En son İspanya’nın Madrid şehrinde düzenlenen NATO Liderler Zirvesi sırasında iki ülke de üyeliği konusunda Türkiye ile imzaladıkları mutabakat metnine göre, Türkiye’nin ‘terör örgütü’ kabul ettiği PKK, FETÖ ve PYD/YPG konusunda ortak hareket etme ve Türk ulusal çıkarlarını koruma gibi bir dizi söz vermişti. Fakat çok geçmeden İsveç ve Finlandiya’dan tersi yönde açıklamalar geldi. Öyle ki, İsveç Dışişleri Bakanı Anne Linde 5 Temmuz’da yaptığı açıklamada “Her üç ülkenin de bunun iyi bir muhtıra olduğunu görebilmesini ve Türk parlamentosunun da onaylayabileceğini hissetmesine imkan vermesini umuyorum” dese de bu açıklamasından tam bir hafta önce “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a boyun eğmedik” demişti. Ayrıca Türkiye’nin anlaşmaya oturduğu ülkelerden iadesini istediği 33 ‘terör zanlısının’ iade talebine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, Ankara’nın sözünü ettiği davalara dair mahkemelerin zaten karar verdiğini belirterek, “Bu davaları tekrar ele almak için bir sebep göremiyorum” açıklaması ile Türkiye’nin talebini yerine getirmeyeceklerini net bir şekilde ifade etmiş oldu.
Konu ile ilgili olarak son tartışma yine Niinistö’dan geldi. Niinistö, üçlü muhtırada YPG ile ilgili kullanılan ifadelerin, Finlandiya’nın Suriye’nin kuzeyine ‘yardım göndermesine engel olmayacağını’ söyleyerek, “Belgede YPG gibi örgütlere değinilmesine pek istekli değildik çünkü diğer NATO ülkeleri ile Türkiye’nin ona bakış açısı arasında büyük bir fark var. Türkiye onları terörist olarak kabul ediyor” ifadelerini kullanmıştı. Anlaşmadaki maddelerin kendilerini bağlamayacağı şekilde hazırlandığına dikkat çeken Niinistö, “Metinde onlara değinilmesi, Türkiye’nin ana maksatlarından biriydi ve nihayetinde bunu kabul ettik çünkü bu konuda hiçbir şey değişmedi. Belgede onlardan terör örgütü olarak söz edilmiyor ve Türkiye’nin istediği şekilde adlandırılmadılar” şeklinde konuştu. Bunun üzerine ‘Acaba anlaşmada Türkiye aleyhine kullanılacak boşluklar mı var?’ soruları çok geçmeden gündeme gelirken, Türk yetkililerden de “Belgeye uymak zorundalar yoksa veto edeceğiz” açıklamaları gecikmedi.
Peki tartışmalar yaratan ortak mutabakatın içeriği Türkiye’yi etkileyecek mi? Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ve Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Prof. Dr. Semih Koray, Finlandiya ile İsveç’in tutumunu, Türkiye’nin NATO ilişkileri ve dış politikası çerçevesinde Sputnik’e değerlendirdi.
‘NATO’nun genişlemesi ABD için o kadar önemli ki, Türkiye’ye değil, İsveç ve Finlandiya’ya kabul etmesi için baskı yapmış’
Üçlü memorandumun Türkiye’nin bütün isteklerini karşıladığına dikkat çektiğini söyleyen Ünal, “Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinistö’nun bu tür açıklamalar yapması, metni okumadığı ya da hükümet süreci müzakere ettiği için onların yaptığını doğru bulmadığı gerekçesiyle bir karın ağrısı oluşmuş olabilir. Bu tür metinler genelde yapıcı belirsizlik üzerine hazırlanır. Öyle cümleler yazarsınız ki, her iki taraf da kendi istediklerinin metne girdiğini düşünür, sonrasında da o şekilde yorumlamaya çalışır. Ama bu metinde öyle değil. Buradan anlaşılan, NATO’nun genişlemesi ABD için o kadar önemli ki, Türkiye’ye değil, İsveç ve Finlandiya’ya kabul etmesi için baskı yapmış. Zaten ABD’nin F-16’ları Türkiye’ye satmak için kongresini ikna etmeye çalışacağını söylemesi, Türkiye karşıtlığı ile bilinen bazı kongre üyelerinin ‘Cumhuriyetçi’ olmalarına rağmen bu satışa destek vereceğini açıklaması bu tezi doğruluyor” dedi.
‘Yapılan anlaşmanın kendisi Türkiye’ye karşı, başarı olan şey NATO’nun genişletilmesi değil, güçsüzleştirilmesidir’
Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Koray, ise üçlü mutabakatın bizzat kendisinin Türkiye’ye karşı yapılan bir anlaşma olduğu görüşünde. Koray konuya açıklama getirerek, “Başarı hedefe göredir; bugün Türkiye’ye karşı bütün güncel tehditler; Ege Denizi, Doğu Akdeniz ve Yunanistan, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden PKK aracılığı ile sağlanıyor. Bu tehditlerin kaynağında ABD, NATO ve İsrail ekseni söz konusu. Bugün Türkiye’nin tek başarı ölçütü; Türkiye’ye yönelik tehditlerin kaynağı olan NATO’nun genişlemesi güçlendirilmesi değil, NATO’nun güçsüzleştirilmesidir” dedi.
‘İmzalanan metinde ‘terör örgütü ifadesinin olmadığı’ yanlış çünkü zaten cümlenin devamında kullanılıyor’
Metnin terör faaliyetleri ile ilgili konuları içeren 4 ve 5’inci maddelerinin çok açık olduğunu söyleyen Ünal, “Bu tür belgeler bir bütün olarak değerlendirilir. Belgenin girişinden itibaren de konunun ‘terörizm ile mücadele’ olduğu açık. 4’üncü maddede Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik bütün tehditlere karşı İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye tam destek vereceği söyleniyor. Bu çerçevede de YPG/PYD ve FETÖ’ye destek vermeyeceklerini taahhüt ediyorlar. Bu cümlede ‘terör örgütü denilmiyor’ diye bir konu gündemde ama cümlenin devamında iki devletin de ‘terörizmi bütün şekilleriyle en sert bir biçimde reddeder ve kınarlar’ diyor. Ayrıca devamında herhangi bir şüpheye yer vermeden İsveç ve Finlandiya’nın ‘Türkiye’ye karşı saldırılar düzenleyen bütün terör örgütlerini lanetlerler’ diyor. Bu cümlelere kıyasla Niinistö’nün sözleri, ‘Türkiye’ye niye bu kadar taviz verdiniz?’ şeklinde bir düşünce içinde olduğunu gösterir” ifadelerini kullandı.
‘ABD, NATO aracılığıyla Türkiye’yi zayıflatmak ve güvenliğini tehdit etmek için örgütler kullanıyor’
Türkiye sadece şimdi değil, NATO’ya üye olduğundan beri tehlike altında olduğunu söyleyen Koray, “NATO’nun üye ülkeler içine yuvalandırdığı, yerleştirdiği gladyo aracılığıyla 12 Mart 1971 darbesi, 12 Eylül darbesi, 15 Temmuz darbe girişimi gibi işler çeviriyor. Bunun arkasında hep NATO aracılığıyla Türkiye içine yerleştirilmiş gladyo yatıyor. ABD, NATO aracılığıyla Türkiye’yi zayıflatmak, Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmek için beslediği ve araç olarak kullandığı örgütlerle bunu yapıyor” dedi.
‘Mutabakatın Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı hiçbir önemi yok, Türkiye’ye karşı olan örgütleri yaratan NATO’nun kendisi’
Koray, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesiyle ABD’nin genişleme hedefine ulaşacağını belirterek şu ifadeleri kullandı:
‘İade dosyaları ile alakalı sıkıntı çıkartabilirler ama Türkiye her an veto hakkını kullanabilir’
Finlandiya ve İsveç’in metine uymamak için başvurabileceği bazı yöntemler olduğunu belirten Ünal, “İade dosyaları ile alakalı sıkıntı çıkartabilirler. Türkiye’nin iade taleplerini karşılıksız bırakmak stratejik bir konu değil. İkincil bir konu ama sembolik olarak Türkiye açısından çok önemli. İadeler konusunda bu ülkeler ayak sürmeye giderlerse, Türkiye de bu ülkelerin katılım anlaşmasını onaylamaz. Acele etmek için hiçbir mecburiyetimiz yok. Eğer tüm ülkeler onaylar da sadece Türkiye kalırsa, bu belge sayesinde veto hakkına gerekçe gösterebilir. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olma sebepleri, ittifaktan silah alabilmek. Diyelim ki üye oldular ama istediğimiz gibi davranmıyorlar, o zaman da bu silah isteklerini her defasında veto eder ve hayır deriz” şeklinde konuştu.
‘Türkiye’nin memorandumu imzalaması, Rusya veya Çin’e yönelik politikalarını değiştirmez’
Ünal, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girişine ‘şimdilik’ izin verdi diye Türkiye’nin, Rusya veya Çin politikalarının değişmeyeceğine de dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
‘Türkiye, NATO’nun tehdide maruz kalan Rusya ve Çin gibi ülkelerle ittifak kurarak tehlikelere karşı durabilir’
NATO’nun yeni strateji konsepti ile Türkiye’nin itifaktaki konumu arasındaki ilişkiye de değinen Koray, “Bakıldığında Rusya baş düşman, Çin de düşman bellenmiş.Türkiye bu NATO’nun bu tehditlerine, ancak aynı tehdide maruz başka ülkelerle, bölge ülkeleriyle ve dünya çapında ülkelerle, Rusya ve Çin ile ittifak kurarak, onlarla işbirliğini güçlendirerek karşı durabilir. Türkiye’nin o ülkelere yönelik tehdidin artmasına neden olarak ‘NATO’nun genişlemesine evet’ demesi, mantıksız. Bu anlaşmadaki esas sonuç PKK, FETÖ ve benzeri konularda İsveç ile Finlandiya’nın Türkiye’nin taleplerini kabul etmesi, kabul eder gibi görünmesi ya da sonradan bizi kandıracak olması değil. Bugün bu adımla ortaya çıkan sonuç; İsveç ve Finlandiya’nın NATO’nun genişlemesinin yolunu açılmış olması, NATO’nun güçlendirilmesine neden olunması. Bu nedenle anlaşmadaki maddelerin hiçbir önemi yok. İsveç ve Finlandiya’da FETÖ ve PKK’nın kökü kazınsa da Türkiye’ye yönelen tehdit hiç azalmaz. Bu araçların gücü düşmez, üstelik NATO genişlemiş ve güçlenmiş olduğu için Türkiye’ye karşı da, gelişen dünyanın geri kalanına karşı da yeni tehdit imkanları elde etmiş olur” şeklinde konuştu.