enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,4347
EURO
36,2908
ALTIN
2.837,80
BIST
9.389,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
16°C
Salı Parçalı Bulutlu
18°C
Çarşamba Yağmurlu
20°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
17°C

‘7 bin yıllık buğday’ yalanı: Tarihi eser gibi yurt dışına kaçırdılar

Türkiye’nin tanınmış Ziraat Mühendisleri ve farklı alanlarda bir grup bilim insanının kurduğu Tohum Platformu, son günlerde basında sıkça yer …

‘7 bin yıllık buğday’ yalanı: Tarihi eser gibi yurt dışına kaçırdılar
27.06.2022
87
A+
A-

Türkiye’nin tanınmış Ziraat Mühendisleri ve farklı alanlarda bir grup bilim insanının kurduğu Tohum Platformu, son günlerde basında sıkça yer alan “7 bin yıllık buğday ile kuraklığa çözüm bulundu, ata tohumları ile dünyayı doyurabiliriz” türünden açıklamaları değerlendirdiler.

“7 BİN YILLIK BUĞDAY TOHUMU” YALANI!

Tohum Platformu Kurucularından Prof. Dr. Nusret Zencirci, Prof. Dr. Fahri Altay ve Doç. Dr. Hasan Ekiz, tarımın öneminin giderek anlaşılması nedeniyle kötü niyetli olmasa da herkesin konuya ilgi duyup kendi çapında destek olmaya çalıştığına dikkat çektiler.

Tüm bu çabaların kıymetli olmakla birlikte, Türk tarımının geleceği için gerek kaynakların etkin kullanımı gerekse genetik kaynakların kaybolmasına yönünde çeşitli tehlikeler barındırdığı uyarısında bulunan bilim insanları, “Son dönemde “7 bin yıllık buğday bulduk” açıklamaları düpedüz dolandırıcılıktır” dediler.

Prof. Dr. Altay, “Son günlerde uzman olmayan kişiler tarafından yapılan açıklamalar, insanların tarım konusundaki hassasiyetlerinin kullanılmasına neden oluyor. Bu tarz açıklamalara müdahale edilmezse, gelecekte Türk tarımı çok zarar görecek” sözleriyle, tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekti.

“GENETİK KAYNAKLAR TEHLİKE ALTINDA”

Prof. Dr. Nusret Zencirci ise, “Kontrolsüz tohum takaslar yüzünden gerçek siyez, gerçek iza bulunamaz oldu. Tüm çeşitler birbirine karıştı. Tarlada kontrolsüz ekim demek, türlerin birbiriyle tozlaşması ve uzun vadede çeşitlerin bozulması anlamına gelir. Bu da Anadolu’nun sahip olduğu binlerce yıllık genetik zenginliğin bozulması anlamına gelir. Buna dur dememiz lazım. Bu tarz çalışmalar izlenmeli, kontrol altına alınmalı” diye konuştu.

“7 BİN YILLIK DEĞİL, 10 YILLIK BUĞDAY BİLE YEŞERTİLEMEZ”

Tohum Platformu Kurucusu Mine Ataman da, şunları söyledi:

“Öncelikle geçen haftalarda basında sıkça yer alan “7 bin yıllık tohum ile kuraklığa çözüm getirildi” haberi doğruyu yansıtmamaktadır. Tohumlar belirli bir nem ve sıcaklığın sağlandığı laboratuvar ortamlarında, yani gen bankalarında muhafaza edilebilir. Gen bankalarında da çeşitli yıl aralıklarında tohumlar tekrar tekrar çoğaltılır. Yoksa küpte ya da sandıkta bulunan tohumlar çeşidine göre değişmekle beraber 5-10 yıldan sonra kullanılamaz.

Halihazırda hiç bir teknoloji ölü tohumların yeniden yeşermesini sağlayamaz. Bu anlamda yapılan açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır. 7 bin yıllık buğday yeniden çimlendirilemez. Hatta geçmişte ‘kömür içerisinde bulduk, canlandırdık’ denilen tohumlar da, gerçeği yansıtmamaktadır.

Dünyada birçok internet sitesinde, menşei belli olmayan bu tarz tohumlar satılmaktadır. Yabancılar bu tohumları satın alırsa kaynaklarımız yurt dışına çıkar. Biyogüvenlik yasaları çerçevesinde resmi tohumculuk şirketleri hariç hiç kimse ne tohum satabilir ne de çoğaltabilir. Geçmişte tarihi eser kaçakçılığı gibi tohumlarımız kaçırıldı. Son yıllarda benzer bir durum için Tohum Takas şenlikleri bir paravan olarak kullanılıyor gibi…

“DOLANDIRICILAR KÖYLERDE TOHUM SATARAK KÖYLÜYÜ DOLANDIRIYORLAR”

Hiç bir yetkisi olmayan insanlar köylerde tohum topluyor. İlgili kurumların buna bir dur demesi gerekmekte. Maalesef bu tarz dolandırıcılar köyleri dolaşıp ‘verimli tohum’ diye işi bilmeyen üreticileri dolandırmaktadır. Son yıllarda tohum, mazot gibi tarımsal girdilerde yaşanan fiyat artışları, çiftçileri çeşitli arayışlara ittiğinden fırsatçılar çiftçinin köylünün parasıyla oynamaktadır. Böyle zamanlarda fırsatçılara karşı daha dikkatli olmalıyız.”

“KURAKLIĞA DAYANIKLI’ DENİLEN TOHUMDAN, HAYVAN YEMİ YETİŞİR”

Prof. Dr Zencirci de, şu uyarılarda bulundu:

“Bu tarz projeleri Belediyeler, STK’lar iyi niyetle yaparken durumun ciddiyeti ve tehlikenin boyutunun farkında değiller muhtemelen. Yoksa tohumlarımızın her an yurt dışına çıkabileceğinin ne demek olduğunu bilmiyorlar.

Tohumların kuraklığa dayanıklı olduğu konusu da gerçeği yansıtmamaktadır. Her tohumun kuraklığa karşı belirli bir mukavemeti olur. Kuraklığa karşı mukavemeti olsa da verimi düşük olabilir. Haberde adı geçen buğday halk dilinde Peygamber buğdayı,  Dallı buğday veya Kaba tahıl olarak geçmektedir. Makarnalık buğdayın akrabası olan, yabani bir türdür. Anadolu’da bu tür, çanak çömlekte saklanmaz. Ekmeklik bir buğday çeşidi olmadığından, besin değerleri de düşük olduğundan köylüler tarafından tohum olarak saklanmaz, sadece hayvan yemi olarak kullanılabilir. Dane irilikleri düzensiz olduğundan verimli bir tür değildir. Gösterişli görünümü, uzun boyu çok verimliymiş gibi algılanmasına neden olsa da sap kalınlığı nedeniyle kaliteli saman bile olmaz.

“TARIM TOPRAKLARI HASTALIK RİSKİ ALTINDA”

İstilacı hayvan ve bitki türleri iklim kriziyle birlikte daha da arttı. Bir yılda binden fazla zararlıyla uğraşan Türk tarımı için bilinmeyen her zararlı tarımda yeni bir mücadele demek.

En büyük problemlerinden biri, çeşitli pas hastalıklarına karşı hassasiyet sebebiyle, olduğu tarladan her yere hastalık bulaştırabilir. Elden ele dolaştıkça hastalık her yere dağılabilir.

Mevcut pas hastalıklarına, mildiyö, septoria, kök ve kök boğazı hastalıkları ile SBWMV ve BYD virüslerine karşı hassasiyeti var. Bu tarz buğdaylar Türk tarımını kurtarmak bir yana dursun, kıtlığa sebebiyet verirler.

“ATA TOHUMU AÇIKLAMALARI HURAFE”

Basın maalesef uzman olmayan kişilerin yaptığı bu türden çalışmaları kahramanlık olarak yansıtıp, halkın sağlıklı beslenme bilinciyle de oynuyor. İnsanlar ata tohumu (yerel çeşit) tohumu yiyince sağlıklı olacaklarını düşünüyorlar, açıklamalar bilimden uzak hurafelerle dolu. Bu tarz haberler ile Türk tarımının verimini düşürmeye çalışıyorlar. Bu gidişle gerçek Siyez gibi yerel çeşitler kalmayacak.

Ata tohumu ekmek, biriktirmek yasak değil, maalesef halkı yanlış yönlendiren çeşitli çevreler var. Sertifikalı tohum kullanmayı özendirmek için yapılan çalışmaları baltalamak için ata tohumu ekmek yasak gibi bir söylem geliştirdiler. Sertifikasız tohumların satışı yasaklandı. Nedeni tarımda verim ve kalite standardını sağlamak.

“TOHUM TAKASLAR, TÜRK TARIMI İÇİN TEHLİKE”

Kontrolsüz tohum takaslar, hastalıkların yer değiştirmesi, her yere taşınmasına neden olacağı gibi aynı zamanda da gen kaynaklarının uzun vadede bozulmasına neden olmaktadır. Şöyle ki; yıllardır aynı yerde ekilen yerel çeşitlerin başka yerlere taşınmasıyla farklı iklim ve coğrafi özellikler sebebiyle binlerce yıllık genetik özellikleri dejenere olmakta, değişmektedir. Bu da yerel çeşitlerin genetik zenginliğini olumsuz etkilemektedir. Sürekli tohum takaslar sağlıklı yerel çeşitlerin özelliklerinin kaybolmasına neden olacağı için ulusal gen kaynaklarının tehlike altına girmesine neden olacaktır.

Kaldı ki Tarım biliminde ‘Ata Tohumu’ kavramı yoktur. Doğru olan yerel çeşittir. Uzman olmayan kişiler kavramlar üretip, insanların duyarlılıklarını sömürüyorlar. ‘Ata tohumundan ekmek yaptık’ diyor, oysa hiçbiri yerel çeşit bile değil.

“STK VE BELEDİYELER İYİ NİYETLİ OLSA DA, BİLİMSEL TEMELDEN YOKSUN”

Belediyeler çeşitli STK’lar maalesef konusunda deneyimli uzmanlar olmadan tohum, fide dağıtımı yapıyorlar. Dünyada büyük kurumlar tarafından yönetilen genetik kaynakların korunması ve iyileştirilmesi için çalışmalar çoğu zaman çok dar kapsamlı yapılırken, içinde birçok yanlışı da barındırmaktadır. Belediye ve kurumlar tarafından yapılan harcamalar çoğu zaman boşa gitmektedir. Belediye ve STK’lar desteklerini bölgede var olan Tarımsal Araştırma Enstitüleri’ne yaparlarsa daha bilimsel ve kapsayıcı çalışmalar yapılabilir.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.