Yılda yüz milyarlarca dolarlık kazanç sağlayan Google ve Facebook, son sekiz yıldır medya kurumlarının “telif” talebinden kaçınıyordu. ABD …
Yılda yüz milyarlarca dolarlık kazanç sağlayan Google ve Facebook, son sekiz yıldır medya kurumlarının “telif” talebinden kaçınıyordu.
ABD, Kanada; Avustralya, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerde Google’ı telif ödemeye zorlayan regülasyonların onaylanması, teknoloji devini köşeye sıkıştırdı.
Fakat medya kurumlarının hedefinde sadece Google yok. Benzer şekilde Facebook’ta da telif ödemelerine yönelik birtakım olumlu gelişmeler yaşanıyor.
Google, AB Parlamentosu’nda onaylanan Telif Direktifi tasarısıyla beraber son üç yıldır medya kurumlarıyla anlaşabilmenin yollarını arıyordu. Kurum, çoğunluğu Almanya’da olmak üzere 300 medya kuruluşuyla telif görüşmelerine başlandığını duyurdu.
Reklam gelirlerinin Facebook ve Google tekelinde yoğunlaşması medya firmalarını olumsuz yönden etkiliyor.
Örneğin, geçtiğimiz yıl 14 milyar sterlinlik reklam harcamalarının yapıldığı İngiltere’de, gelirlerin 5’te 4’ü Facebook ve Google tarafından alıkonuldu. Yaygın ve yerel medya kurumları da pastadan sadece yüzde 5’lik pay alabildi.
Gelir dağılımındaki bu eşitsizlik, binlerce editör istihdam eden kurumları iflasın eşiğine getiriyor. 2008 yılından 2020 yılına kadarki 12 yıllık süreçte Kanada’da beyaz bayrak çeken 400 küsür firma bunun gözle görülür örneği.
Şimdi ise, devletlerin telife dönük regülasyonlar oluşturması hem Google’ı hem de Facebook’u “kar paylaşımı” yapma noktasında çaresiz bıraktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Hüseyin Yayman da, Google yetkilileriyle olumlu görüşmeler gerçekleştirildiğini duyurdu.
Peki, Google ile Facebook; Türkiye ile telif konusunda anlaşma sağlar mı? Konuyu Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Profesör Doktor Cem Sefa Sütcü’ye sorduk. İşte, Prof. Dr. Sütcü’nün Haber7.com’a özel açıklamalarından satır başlıkları…
TÜRKİYE İLE GOOGLE ARASINDA ANLAŞMA SAĞLANIR MI?
Türkiye ile Google arasında anlaşma mutlaka sağlanır tabii ama bunun için bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. Google’ın da bizimle anlaşma yapmayı düşünmesi gerekiyor.
Baktığınız da Türkiye’de basılı gazete okuyucusu tiraj anlamında oldukça düştü. Okuyucular internet medyasına doğru kaydı. Oralardan haberleri takip ediyorlar.
Oldukça yüksek oranda da sosyal medya üzerinden haberleri takip etmeleri söz konusu. Dolayısıyla insanlar kurumsal haber kuruluşlarından bu haberleri almak yerine sosyal medyadan almayı tercih ediyorlar.
Türkiye’de böyle bir durum söz konusu. Yani, haberlerin kaynaklarının nasıl verildiği ve hangi editöryal süreçten geçtiğine dair problemler var. Google’ın da bunlara bakıyor olması lazım. “Ben ne kadar kurumsal bir yapıya hizmet vereceğim” diye baktığında karşısında kurumsal yapılar görmek istiyor.
Türkiye’de yeni yasalar çıkarılıyor. O konuda yeni gelişmeler var. Ama yasalar daha çok doğru bilginin paylaşılmasıyla alakalı. Bence şöyle olmalı, nasıl ki bir basın kanunumuz var; bütün kuruluşlar bu kanuna tabii, bu paralellikte dijital iletişime uygun yeni kanunların ve yönetmeliklerin yapılması lazım. O bağlamda da bizim Google’ı muhatap olarak almamız söz konusu olabilir.
Biliyorsunuz Avrupa’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yasalar çıkartılıyor. İnternet gazeteciliği dediğimiz yapı, 2000’li yıllardan sonra oluşmaya başladı. Türkiye’de de 2010’lu yıllardan sonra önem kazanmaya başladı. Özellikle ana akımda yer bulamayan gazetecilerin kurdukları sitelerle başladı.
Dolayısıyla bunun bir düzene kavuşması, kanunların ona göre düzenlenmesi ve bu organizasyonların daha kurumsal hale gelmesiyle bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Bu aşamalardan sonra Google’ın kendisi anlaşmayı isteyecektir.
Telif ödemesi onlar için de bir zorunluluk. Web 2.0 döneminde yaşadığımız Cambridge Analytica gibi skandallar, diğer problemlere karşı insanlar artık daha bilinçli hale geldi. Artık o verileri kolay kolay elde edemeyeceklerini biliyorlar. İnsanlar ve hükümetler karşıt davalar açıyorlar.
Yanlış kullanıma ilişkin büyük cezalar veriliyor. İşte, en tipik örneği Mark Zuckerberg’in Amerika’daki seçim olaylarında yargıç karşısına çıkıp büyük cezalar almasıydı. Artık insanların ve kullanıcıların bilinçlendiğini fark ettikleri için bu telif meselesine daha sıcak bakıyorlar.
GOOGLE ve FACEBOOK’UN YAPTIRIMLARI TÜRKİYE’DE DE YAŞANIR MI?
Bu yönde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çalışmalar yapılıyor. Birtakım düzenlemeler üzerinde çalışıldığını öğreniyoruz.
Bu tür düzenlemeler olduktan sonra elbette bize daha ciddi bir gözle bakacaklardır. Burada önemli olan onların bizim ülkemizden ne bekledikleri. Onlar ticari olarak bakıyorlar. Bizim haberlerimize telif ödemeleri ancak o şekilde mümkün olabilir. Biz dünyada çok önemli bir ülkeyiz.
Çok önemli bir coğrafi bölgedeyiz. Önemli görevlerimiz var. Dolayısıyla burada olan haberler tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Bunun son örneğini Rusya Ukrayna savaşında gördük.
GOOGLE ve FACEBOOK’UN REKLAM KAZANCI VE GELİR DAĞILIMI
Orada artık bir ürün üreticiyseniz şöyle diyorsunuz, “Benim ürünlerimi kullanan insanlar nerede vakit geçiriyor?” Bunu düşünüyorsunuz. Facebook’ta zaman geçiriyorlar, Instagram’da çok zaman geçiriyorlar vesaire…
Onlar da oralarda reklam vermeyi tercih ediyorlar. Dolayısıyla internet mecralarındaki reklam paylarının günümüzde dijital olmayan medyaya kıyasla çok yükseldiğini görebiliyoruz. Facebook zamanında editoryal bir ekip kurmuş. Küçük bir ekip. Haberler sayfasındaki içerikleri düzenleyebilmek için. Ama bu iş dünyaya yayıldıktan sonra işin içinden çıkılmaz hale getirdiği için bırakmışlar. Vazgeçmişler.
Şimdi düşünün dünyanın bütün ülkelerinde Facebook var ve kullanılıyor. Buradaki haberlerin hepsine müdahale edilmesi, uygunsuz haberlerin engellenmesi için her bir ülkede ayrı ayrı editoryal gruplar oluşturması gerekiyordu. Onlar için çok maliyetli şeyler. Onun yerine basın yayın kuruluşlarının düzenlenmiş haberlerini yayınlamayı tercih ediyorlar.
Bunu bir türlü reklam olarak da görüyorlar. Benim haberim Facebook’ta yayınlandığı zaman, 35-40 milyon kişiye ulaşabilecek bir haber olabiliyor. Dolayısıyla burada iki taraflı bir durum söz konusu. Haberlerin orada görünmesi gazete için bir reklam, Facebook için de o tür haberleri yayınlamak tercih edilebilir bir durum oluyor.
SHOWCASE ve GOOGLE’IN YATIRIMLARI
Bu şundan kaynaklanıyor, bu şirketler 2000’li yılların ortalarında kuruldu. Yani, 2004; 2005, 2006. Daha eski olan şirketler de var. Fakat bunlar kurulduktan sonra oluşturdukları yapılar bir süre sonra onları dünyanın en büyük şirketleri hale getirdi.
Bunlar kullanıcılardan topladıkları verileri pazarlayarak onları reklam amaçlı kullanarak çok büyük paralar kazandılar. Bu medya sektöründeki kuruluşlar ise sadece yaptıkları haberlerle bu insanlara ulaşıp onların üzerinden reklam göstererek para kazanmaya çalıştılar. Ama yaygın değillerdi o dönemde. Çünkü sosyal medyaya henüz girmemişlerdi.
Google ile SEO dediğimiz çalışmalara henüz girmemişlerdi. Adsense’i yeni yeni kullanıyorlardı. Bu saydığımız sosyal medya şirketleri en başından itibaren milyarlarca kullanıcının paylaşım yapacağı bir ortam oluşturdu ve bir yandan bu haberleri de görsünler diye bir ortam hazırladılar.
Bu kurgu onları trilyonluk şirketler haline getirdi ve bu kaçınılmaz bir şeydi. Bir şeyler değişiyor artık. Koronavirüs sonrası insanların bakış açısı değişti. Teknolojiler değişti.
Yönetimler, bu teknoloji firmalarına karşı önlem almayı zorunluluk olarak görüyor. Ben de buna katılıyorum. Bunlar çok normal. İnsanların verilerine sahip çıkmaları lazım. Bunlar olduktan sonra da Google ve Facebook gibi şirketler de şapkalarını önüne alıp düşünüyorlar. Telif ödemesi de bu yönde gelişen bir yaklaşım.
PROF. DR. CEM SEFA SÜTCÜ’DEN GAZETECİLERE TAVSİYELER
Benim için önemli olan şu, ben biliyorsun Bilişim Anabilim Dalı’nda yani İnternet Gazeteciliği üzerine çalışan bir akademisyenim. Seneler boyunca gördüğüm, şu anda artık bizim kitle iletişim dediğimiz kavramın çok eskide kaldığı. Artık bireysel iletişim diye bir şey çıktı.
Burada herkes aynı zamanda bir kaynak ve alıcı. Dolayısıyla herkes her şeyi paylaşıyor. Herkes aslında bizim derslerde de bahsettiğimiz, vatandaş gazeteciliği dediğimiz şeyi gerçekleştiriyor. Bunun ortaya çıkmasının sebebi de yeni medya dediğimiz teknolojinin yaygın olması ve hızlı iletişime imkan vermesi.
Gazetecilik yapmak isteyen öğrenciler bunları fark etsinler ve bu yönde kendilerini geliştirsinler. Biz bu amaçla Yeni Medya ve İletişim adlı bir bölüm kurduk. Bu İstanbul’daki devlet üniversiteleri arasında bir ilk. Çok kıymetli olacak. İnşallah yakın zamanda da öğrenci almaya başlayacağız. Öğrencilerimizin o alanlarda bir şeyler yapmaya çalışmalarını öneriyorum.