Bakanlık tarafından yapılan açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu, Kur’an-ı Kerim öğretiminin …
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu, Kur’an-ı Kerim öğretiminin Anayasa ve yasaların güvencesinin altında olduğu vurgulandı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ankara ve İzmir Barolarının ideolojik yorumları ile değil Anayasa ve yasalara göre yönetilmekte ve yönetilmeye de devam edileceğinin altının çizildiği açıklamada şunlara yer verildi:
“Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Hukuk devletinde laiklik ilkesi din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir. Kur’an-ı Kerim öğretimi anayasa ve yasalarımızın güvencesi altındadır. Yaz Kur’an Kursları da kanun ve diğer mevzuatta belirtilen usul ve esaslara göre Anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılmakta ve faaliyetlerini sürdürmektedir. 5 bin civarında personelin bulunduğu Ankara Adliyesinde çalışanlardan gelen taleplerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bildirilmesi üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı yaz Kur’an Kursu açılması kararı almıştır. Yaz Kur’an Kurslarına katılım ihtiyaridir; herhangi bir zorunluluk yoktur. Bunun yanında Ankara Adliyesinde personelden gelen talepler üzerine resim, müzik vb. Pek çok sosyal ve kültürel etkinlik de yapılmaktadır. Anayasa’nın 24’üncü maddesinde ‘Kimse, dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz’ hükmüne rağmen Ankara Barosu ile İzmir Barosu yaptıkları açıklama ile yaz Kur’an Kursuna katılacak kişiler veya çocuklarını gönderecek velileri hem kınamakta ve hem de suçlamaktadır. Ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını suç işlemekle itham etmekte, hesap sormakla tehdit etmektedir. Açıklamalardaki üslup ve muhteva, 28 Şubat’ın ilkel, haksız, hukuksuz, zorba ve dayatmacı zihniyetinin Ankara ve İzmir Barolarında canlılığını hâlâ koruduğunu göstermektedir. Bu ilkel ve çağdışı zihniyet, aziz milletimizin vicdanında geçmişte olduğu gibi bugün de gelecekte de karşılık bulmayacaktır. Bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Ankara ve İzmir Barolarının ideolojik yorumları ile değil Anayasa ve yasalara göre yönetilmektedir ve yönetilmeye de devam edecektir.”