Haber7 yazarı Taha Dağlı, “Suriye’deki Rus etkisinin azalması ne anlama geliyor?” adlı köşe yazısında; Ukrayna savaşı sebebiyle Rusya’nın Suriye …
Haber7 yazarı Taha Dağlı, “Suriye’deki Rus etkisinin azalması ne anlama geliyor?” adlı köşe yazısında; Ukrayna savaşı sebebiyle Rusya’nın Suriye’deki bazı birliklerini çektiğine dair ortaya çıkan gelişmeleri değerlendirdi.
Böyle bir durumda İran’ın daha etkin bir rol oynayabileceğini belirten Dağlı; “Suriye rejimi, Rusya ve İran… Bu üçlü arasında hava hakimiyeti olan tek güç Rusya. Bugün bu etki azalırsa, Suriye’de dengeler değişebilir. Evet, Rusya’nın etkisinin azaldığı Suriye’de boşluğu İran dolduracaktır. Ama İran’ın Suriye’de Rusya gibi bir hava gücü yok” dedi.
Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki operasyonlarının Rusya’nın hava sahasını açıp açmamasına bağlı olduğunu hatırlatan Dağlı; “Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki operasyonları da Rusların hava sahasını açıp açmamasına bağlıydı. Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye’de vites küçültmesi, Türkiye’nin gerektiğinde Fırat’ın batısına da hava operasyonları yapmasını kolaylaştırabilir. Hatırlayın, sınırdaki PKK-PYD güçleri, F-16’larımız tarafından sınırı geçmemek suretiyle yapılan bombardımanlarla alınıyordu. Bu ekstra iş, Rus hava sahasına takılmamak içindi. Belki bundan sonra bu engel tamamen ortadan kalkabilir” ifadelerini kullandı.
İşte Dağlı’nın yazısının tamamı:
Rusya Suriye’den çekilmiyor.
Üslerini terk etmiyor.
Ama ağırlığı Ukrayna’ya verdiği için Suriye’de vites küçültüyor.
Peki bu durum ne gibi sonuçlar ortaya çıkarır?
En başta şunu söylemek gerek.
Rusya’nın Suriye’deki en belirgin özelliği hava gücüdür.
30 Eylül 2015’ten önce de Suriye’de Rus askeri vardı ancak bu tarihten itibaren Rusya, Suriye’de hava gücünü kullanmaya başladı.
Esed rejimi devrilmek üzereydi.
Rusların hava saldırıları devreye girince muhalifler ağır darbe aldı ve Esed kurtuldu.
Rusya’nın Suriye’deki hava etkisi en çok Bayırbucak’ı olumsuz etkiledi.
O günleri hatırlayın en ölümcül hava bombardımanı uzun süre Türkmenlere yönelik olarak yapılmıştı.
Bugün şayet Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye’deki etkisini azaltıyorsa, bu Suriye’nin hava sahasını direkt ilgilendiriyor demektir.
İdlib’te Ukrayna savaşı öncesi günde 30-40 Rus uçağı hava saldırılarına katılırken son 1 ayda bu sayının 2’ye, 3’e düştüğü söyleniyor.
Suriye rejimi, Rusya ve İran.
Bu üçlü arasında hava hakimiyeti olan tek güç Rusya.
Bugün bu etki azalırsa, Suriye’de dengeler değişebilir.
Evet, Rusya’nın etkisinin azaldığı Suriye’de boşluğu İran dolduracaktır.
Ama İran’ın Suriye’de Rusya gibi bir hava gücü yok.
Böyle bir ihtimal, İdlib’i rahatlatır.
Elbette rejim-İran ikilisi İdlib için büyük tehlike.
Ancak Suriyeli muhalifler bu düşmanla karadan mücadele etmesini becerebiliyor.
Onları geriye düşüren etken 2015’te başlayan Rus hava saldırılarıydı.
Şimdi havada Rusların olmaması, yeni bir denklemin kurulmasını sağlayabilir.
Türkiye Rusya ile ne kadar problem yaşasa da sahada bazı konularda uzlaşılar sağlayabiliyordu.
İdlib saldırılarının öyle ya da böyle büyümemesi veya TSK’nın Afrin’deki operasyonları gibi.
Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki operasyonları da Rusların hava sahasını açıp açmamasına bağlıydı.
Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye’de vites küçültmesi Türkiye’nin gerektiğinde Fırat’ın batısına da hava operasyonları yapmasını kolaylaştırabilir.
Hatırlayın, sınırdaki PKK-PYD güçleri, F-16’larımız tarafından sınırı geçmemek suretiyle yapılan bombardımanlarla hedef alınıyordu. Bu ekstra iş, Rus hava sahasına takılmamak içindi.
Belki bundan sonra bu engel tamamen ortadan kalkabilir.
Bunun dışında şunu da söylemekte fayda var.
Ukrayna savaşı, Rusya’nın Suriye’deki hızını kesiyor ama bu durum asla Rusya Suriye’den çekiliyor, demek değildir.
Rus üsleri Himeymim ile Tartus, neredeyse Rusların üzerine tapulu.
İran’a gelince.
Rusların boşluğunu elbette onlar dolduracak.
Bu durum Türkiye açısından olumsuz bir gelişmedir.
İran, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de Türkiye’ye yönelik agresif hamlelerden çekinmiyor.
Fakat elbette bunları gücü nispetinde yapacaktır.
İran’ın bu sahada tek başına kalması, onlar için hem avantaj hem de dezavantajlar içeriyor.
Çünkü bu sadece Türkiye için değil ABD için de İsrail için de, Körfez ülkeleri için de düşündürücüdür.