Yerin yaklaşık 3 metre altında bulunan kutunun 1.5 metre uzunluğunda ve 50 cm çapında olduğu düşünülüyor. Keşif, Polonya’nın güneyinde bulunan …
Yerin yaklaşık 3 metre altında bulunan kutunun 1.5 metre uzunluğunda ve 50 cm çapında olduğu düşünülüyor. Keşif, Polonya’nın güneyinde bulunan Minkowskie köyündeki 18. yüzyıldan kalma bir sarayda, terk edilmiş bir konservatuarın coğrafi radar taraması kullanılarak yapıldı.
Hitler’in SS’leri tarafından genelev olarak kullanılan sarayda geçen yıl Mayıs ayında başlayan kazıda, arazide 10 ton altının yanı sıra diğer değerli eşyaların da ortaya çıkarılması bekleniyor. Hazine, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru SS subayı Heinrich Himmler’in Dördüncü Reich’ı kurma emri üstüne çalınmıştı. Hazinenin Polonya’nın Wrocław şehrindeyken kaybolan ‘Breslau Altını’nı içerdiği düşünülüyor. O zamanlar bir Alman şehri olan Breslau, Hitler’in Üçüncü Reich’ının en zenginlerinden biriydi.
KIZIL ORDU YAĞMASINDAN KAÇIRDILAR
Ancak Kızıl Ordu’nun yaklaşan gelişi, Almanların tonlarca altın ve değerli eşyayı saklaması gerektiği anlamına geliyordu. Efsaneye göre, hazine polis karakolunun binasında toplandı ve sandıklara dolduruldu. Daha sonra bir SS muhafızı gözetiminde Breslau’dan Polonya’daki bugünkü Jelenia Góra’ya ve ardından Sudeten dağlarına nakledildi. Ancak yola çıktıktan kısa bir süre sonra izini kaybettirdi ve o zamandan beri bu altınların akıbeti meçhul.
Hazinenin ayrıca bölgede yaşayan ve ilerleyen Kızıl Ordu’nun yağmalamasını önlemek için mallarını SS’lere teslim eden zengin Almanların özel koleksiyonlarındaki mücevher ve değerli eşyaları da içerdiği düşünülüyor. Aramaya öncülük eden Silesian Bridge Foundation’dan Roman Furmaniak, son aramadaki jeo-radar okumalarının ‘anomaliler’ ortaya çıkardığını söyleyerek şöyle devam etti: “Yaptığımız ilk tatbikatta doğal olmayan bükülmeler görüldü. İkinci bir sonda yaptık ve diğer tarafta da aynı sonucu aldık. Üçüncü bir sonda bir nesneye çarptı. Şekiller ve renkler anormallikler, başka bir deyişle zemine insan müdahalesi gösteriyor. Metalin yeryüzüne göre farklı bir yoğunluğu var ve bu da taramalarda daha koyu bir renk olarak gösteriliyor.”
NAZİ SUBAYININ HAZİNE MEKTUBU
Hazinenin konumu gizli belgeler, bir SS subayının günlüğü ve hazine avcılarının 1000 yıl öncesine ait gizli bir locaya mensup subayların torunlarından aldıkları bir haritayla ortaya çıktı. Belgeler arasında üst düzey bir SS subayının sarayda çalışan ve daha sonra sevgilisi olan kadınlardan birine yazdığı bir mektup da var. Subay mektubunda “Sevgili Inge’m, Tanrı’nın izniyle görevimi yerine getireceğim. Bazı nakiller başarılı oldu. Kalan 48 ağır Reichsbank sandığı ve tüm aile sandıklarını burada sana emanet ediyorum. Onların nerede olduğunu sadece sen biliyorsun. Tanrı yardımcınız olsun, bana yardımcı olun ve görevimi tamamlayın.”
Günlük ise hazinenin Fransa’daki koleksiyonlardan çalındığına inanılan uluslararası öneme sahip 47 sanat eseri içerdiğini açıklıyor. Görünüşe göre ganimet Botticelli, Rubens, Cezanne, Carravagio, Monet, Dürer, Rafael ve Rembrandt’ın eserlerini içeriyor. Diğer değerli eşyaların da şehirdeki varlıklı insanlar tarafından yerel Nazi polisine saklanmak üzere verilen altın sikkeler, madalyalar, mücevherleri kapsadığı söyleniyor.
BUBİ TUZAĞI KORKUSU
Silezya Köprüsü Vakfı şimdi kutuyu yüzeye çıkarmak için izin bekliyor. Vakıf, saklama yerine SS subayları tarafından bubi tuzağı döşenmiş olabileceğini söylediğinden, ordudan da izin alınması gerekiyor. Saraydaki bir başka hazinenin de, Hitler’in ırk teorilerine kanıt bulmak amacıyla dünyanın dört bir yanından kutsal eşyaları toplayan Himmler tarafından bir araya getirildiği düşünülüyor. Minkowskie’deki saray, binayı 10 yıllığına kiralayan Vakfın elinde bulunan günlüğün kurşun kalemle yazılmış sayfalarında tanımlanan Aşağı Silezya’daki 11 alanın ilki. Furmaniak geçen yıl “Daha fazlasını bulmayı umduğumuz diğer 10 bölgede kazıya başlamak için hazırlıklar yapıyoruz. Her yerde hazine avcısı olarak tanımlanıyoruz ancak kendimiz için hiçbir şey istemiyoruz” dedi. Quedlinburg Locası’nın ve dolayısıyla vakfın amacı, bu hazineyi dünya mirası adına ve İkinci Dünya Savaşı’nın kefareti olarak hak sahiplerine teslim etmek.