enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,5366
EURO
36,0058
ALTIN
3.010,56
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
19°C
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Parçalı Bulutlu
10°C
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C

İstiklal Marşı’nın Hikayesi: Tarihi, Bestecisi, Kabulü

Dünya tarihi savaşlarla ve bu savaşların ardından yaşanan galibiyet ve mağlubiyetlerle doludur. Ancak bir tanesi yalnızca bizim değil, tüm …

İstiklal Marşı’nın Hikayesi: Tarihi, Bestecisi, Kabulü
08.05.2022
162
A+
A-

Dünya tarihi savaşlarla ve bu savaşların ardından yaşanan galibiyet ve mağlubiyetlerle doludur. Ancak bir tanesi yalnızca bizim değil, tüm dünyanın kaderini değiştirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal edilmesi ve neredeyse yok olacak noktaya gelmesi ile başlatılan Kurtuluş Savaşı, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir mücadele örneğidir. Türk milletinin bu eşsiz mücadelesini en iyi yansıtan eser ise milli marşımız olan İstiklal Marşı’dır.

Henüz bir başarı kazanılmamış ve savaşın kaderi bilinmezken yazılan İstiklal Marşı, o günlerde Türk milletinin mücadelesinin en büyük desteklerinden biri olmuştur. Bize kim olduğumuzu tekrar tekrar hatırlatan ve karşımızda kim olursa olsun korkmayarak savaşmamız gerektiğini söyleyen milli marşımız İstiklal Marşı’nın ortaya çıkış hikayesine ve nasıl bir ortamda kaleme alındığına gelin yakından bakalım.

Bu millete bir marş lazım:

1920 yılı. Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın dört bir köşesinden gelen emperyalist devletlerin ve onların maşalarının işgali altındadır. Anadolu ayaklanmış ve Kurtuluş Savaşı’nı resmen başlatmıştır. Bu sürecin kontrolü, 23 Nisan 1920’de açılan Millet Meclisi’ndedir. Türk milleti canla başla mücadele ediyor olsa da tünelin ucunda bir ışık görmek maalesef her zaman mümkün değildir.

Bu süreçte Maarif Vekaleti’nin yani bugünün Milli Eğitim Bakanlığı’nın aklına bir şiir yarışması fikri gelir. Bu şiir, kanının son damlasına kadar vatanını müdafaa eden Türk milletine kendini hatırlatacaktır. Bu şiir; Türk milletine umut verecek, inanç aşılayacak, bir an olsun korkmamasını söyleyecek ve bu vatanın elbet kurtulacağını haykıracaktır.

Şairlerimizin dikkatine:

Mustafa Kemal tarafından da onaylanan bu şiir yarışması, 1920 tarihinde milli mücadeleyi destekleyen gazetelerde şu metinle duyuruldu;

“Şairlerimizin dikkatine:
Milletimizin dahili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı, Umur-u Maarif Vekili Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İşbu müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 tarihine kadar olup bir heyeti edebiye tarafından, gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükafat verilecektir.
Ve yine laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekaletine yapılacaktır.”

Son başvuru tarihi olan 23 Aralık 1920’e kadar yarışmaya toplam 724 şiir katıldı. Bu şiirlerin şairleri arasında Kâzım Karabekir ve Hüseyin Suat Yalçın gibi önemli isimler de vardı. Maarif Vekaleti tarafından yapılan incelemede maalesef bu şiirlerden hiçbiri yeterince iyi bulunmadı. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in aklına, yarışmaya katılmayan bir isim geldi.

“Milletin başarıları para ile övülemez.”

Şair Mehmet Akif, milli mücadelenin en büyük destekçilerindendi. Camilerde konuşmalar yapıyor, gazetelerde sayısız yazı kaleme alıyor ve insanları bu mücadeleyi desteklemeye çağrıyordu. Ancak milli marş yarışmasına katılmamıştı. Çünkü onun için milletin başarıları para ile övülemezdi. Akif, para ödülü olduğu için yarışmaya katılmamıştı.

Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in 5 Şubat 1921 tarihli mektubu ile bir şiir yazmaya davet edilen Mehmet Akif, para almamak kaydıyla bu daveti kabul etti. O dönem yaşadığı Ankara’da bulunan Taceddin Dergâhı’ndaki odasına kapandı ve başladı Türk ordusuna ithaf ettiği benzersiz şiiri yazmaya.

İstiklal Marşı, alkışlar eşliğinde kabul edildi:

Mehmet Akif tarafından kaleme alınan İstiklal Marşı, ön elemeyi geçen yedi şiir ile birlikte Mustafa Kemal başkanlığında 12 Mart 1921 tarihinde toplanan meclis oturumunda okunan ilk şiirdi. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından okunan şiir, tüm meclis tarafından ayakta alkışlandı, tekrar okundu ve diğerlerinin okunmasına gerek görülmeden oy çokluğuyla kabul edildi.

Millet Meclisi tarafından kabul edilen istiklal Marşı, milli mücadeleyi destekleyen tüm gazetelerde yayınlandı ve ülkenin dört bir yanında mücadele veren cephedeki askerlere gönderildi. Mehmet Akif tarafından kabul edilmeyen 500 liralık ödül, o dönem yoksul kadın ve çocukların bakımı için kurulmuş olan Darülmesai’ye bağışlandı. Akif, bu şiiri Türk ordusuna ithaf ettiği için hiçbir kitabına ve hatta tüm şiirlerinin toplandığı Safahat’e bile eklememiştir.

İstiklal Marşı’nın bestecisi kimdir?

İstiklal Marşı, Türk milletinde büyük bir heyecan uyandırmıştı ancak bir yandan savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu. Bu nedenle marşın bestelenmesi iki yıl ertelendi. 12 Şubat 1923 tarihinde İstanbul Maarif Müdürlüğü tarafından bir beste yarışması açıldı. Mehmet Akif tarafından kaleme alınan İstiklal Marşı, yarışma kapsamında 24 farklı kişi tarafından bestelendi.

Ülkedeki zor koşullar devam ettiği için yarışma nihayete eremedi ve ülkenin farklı yerlerinde, farklı besteler okunmaya başladı. Bir süre Ankara’da Osman Zeki Bey’in, İstanbul’da Ali Rıfat Bey ve Zati Bey’in, İzmir’de İsmail Zühtü Bey’in ve Edirne’de Ahmet Yekta Bey’in besteleriyle okundu İstiklal Marşı.

1924 yılında toplanan kurul, ilk olarak Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Ancak daha sonra 1930 yılında değiştirildi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör tarafından yapılan bugün de kullandığımız beste kabul edildi. Şiirin yalnızca ilk iki dörtlüğü marş olarak söylenmektedir. 2013 yılında beste üzerinde bazı düzenlemeler yapılmıştır.

‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’

İstiklal Marşı, bugün olduğu gibi yazıldığı dönemde de bazı kesimler tarafından eleştiriliyor ve hatta yeniden yazılmasından bahsediliyordu. Hastalandığı dönemde ziyaretçilerinden biri Mehmet Akif’e, İstiklal Marşı tekrar yazılsa daha iyi olmaz mı diye sordu. Akif’in cevabı ise hepimizin kulağına küpe olacak cinstendi; “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın.”

10 kıtası ile İstiklal Marşı:

-Kahraman Ordumuza-
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin en kıymetli değerlerinden ve Türk milletinin bağımsızlığının sembolü olan İstiklal Marşı hakkında bilmeniz gerekenler ve yazılış hikayesinden bahsettik. Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.