Küresel ekonomide salgınla başlayan bol likidite döneminin sonuna yaklaşılırken, sıkı para politikalarına geçiş sürecinin beklenenden sert …
Küresel ekonomide salgınla başlayan bol likidite döneminin sonuna yaklaşılırken, sıkı para politikalarına geçiş sürecinin beklenenden sert olacağı endişeleriyle 20 yılın zirvesini gören dolar endeksi, birçok ülke para biriminin baskı altında kalmasına neden oldu.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde ekonomileri desteklemek amacıyla para musluklarını açan merkez bankalarının, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrası enflasyonist baskıların artması ile sıkı para politikalarına geçişi hızlandı. Bu durum, küresel çapta dolara olan talebin artmasını beraberinde getirirken, birçok ülke para birimi ve varlıkları da satış baskısı altında kaldı.
Böylece ABD’nin en önemli ticaret ortaklarının para birimlerine karşı doların değerinin ölçülmesinde kullanılan dolar endeksi de salgın sürecindeki kayıplarını hızla telafi etti.
Dolar endeksi, ultra gevşek para politikalarının devreye alınmasının ardından 2020’de yüzde 6,7’lik kayıpla 90 kritik eşiğinin altını görmüş, geçen yılın ikinci yarısından itibaren ise küresel çapta ortaya çıkan tedarik zinciri problemleri ile kademeli yükselişe geçmişti.
Bu yılın başında Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesinin halihazırda yüksek seyreden enflasyonist baskıları daha da artırmasıyla merkez bankalarının para politikalarında normalleşme adımları resmi olarak başlarken, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz oranlarını artırım sürecinde gerekirse daha agresif adımlar atabileceği sinyalini vermesiyle dolar endeksi, nisan ayında 103,9 ile 20 yılın zirvesini gördü.
JAPON YENİ VE AVRODA SERT KAYIP YAŞANDI
Küresel çapta devam eden jeopolitik riskler ve salgın endişeleri, tarihi seviyelerde seyreden enflasyona rağmen Avrupalı ülkelerin destekleyici para politikalarından geri dönme konusunda ikilemde kalmasına neden oldu. Bu durum, normalleşme adımları ile güçlenen dolar karşısında avronun değerinin daha da zayıflamasını beraberinde getirdi.
Bu gelişme ile Avrupa Merkez Bankası (ECB), bu yıl içinde faiz artırımlarına başlayacağı sinyali vermesine karşın avro/dolar paritesi 1,0471 ile Ocak 2017’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Nisan ayını 1,0550’ten kapatan paritenin toplam kaybı ise yüzde 4,7 oldu.
Dünyanın aksine düşük enflasyonla mücadele eden Japonya Merkez Bankası ise (BoJ) para politikaları konusunda emsallerinden ayrışarak ultra gevşek para politikasını sürdürürken, dolar/yen paritesi, 131,2 ile Nisan 2002’den bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Paritenin nisan ayındaki toplam değer kaybı yüzde 6,7 seviyesinde gerçekleşirken, aşırı kur hareketleri karşısında ülkede mali ve finansal tedbirlerin yakın zamanda devreye alınacağı öngörülüyor.
Dolar endeksinin hesaplanmasında ağırlığı alınan diğer para birimlerinin performansına bakıldığında, nisanda Temmuz 2020’den bu yana en düşük seviyeyi gören sterlin/dolar paritesi yüzde 4,2 geriledi. 2 yılın zirvesine çıkan dolar/İsviçre frangı paritesi de yüzde 5,5 yükseldi.
Dolar karşısında nisan ayında Kanada doları yüzde 2,8 ve İsveç kronu yüzde 4,6 değer kaybetti.
“MEVCUT ORTAMDA DOLARIN AÇIKÇA ÜSTÜNLÜĞÜ VAR”
Nordea Bank Piyasa Stratejileri Birimi Başanalisti Niels Christensen, döviz piyasalarındaki mevcut havanın dolar için oldukça olumlu olduğunu söyledi.
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın, özellikle Avrupa’da ekonomik görünüm açısından yüksek belirsizliğe neden olmaya devam ettiğini belirten Christensen, “Şu anda dünyanın her yerinde enflasyon baskıları yüksek seyrediyor ve merkez bankaları, salgın esnasında benimsenen gevşek para politikasını normalleştirmeye istekli. Şahin sinyaller gönderen ve önce hareket eden merkez bankalarının para birimleri iyi desteklenirken, adım atmakta geciken merkez bankalarının para birimleri zayıflıyor ve savunmasız kalıyor. Fed ve dolar önce hareket eden grupta…” diye konuştu.
Christensen, Fed’in likiditeyi çekmeye başladığını ve yolun devamına ilişkin de agresif faiz artırımı sinyali verdiğini anımsatarak, ECB’nin her ne kadar sıkı para politikasına geçiş işaretleri verse de Rusya-Ukrayna savaşında barış sağlanmadığı müddetçe avronun kırılgan kalmayı sürdüreceğini vurguladı.
Tüm gelişmeler değerlendirildiğinde mevcut ortamda doların açıkça üstünlüğü olduğuna işaret eden Christensen, şunları kaydetti:
“ABD’de hanehalklarının yükselen enflasyon karşısında keskin bir şekilde düşen satın alma gücü, ülkenin ekonomik büyümesini yavaşlatacak ve Fed’in parasal sıkılaştırma sürecini daha hızlandıracak. ECB’nin sıkılaşma döngüsüne başlaması ve Rusya-Ukrayna savaşından gelebilecek olumlu haberler, Avrupa ekonomisi ve avro için görünümü iyileştirebilir. Gelecek yıl Fed, faiz oranlarında zirveye yaklaşmış olacak ve odak noktası Fed’in ilk potansiyel faiz indiriminin zamanlamasına doğru kayacak. Bu süreçte ECB de daha yavaş bir hızda olsa da sıkılaştırma döngüsünü sürdürecek. Biz avro/dolar paritesinin bu yılı 1,10 civarında bitirmesini, 2023’te 1,16’ya doğru hareket etmesini bekliyoruz.”