enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,5305
EURO
35,9880
ALTIN
2.998,12
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
19°C
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Parçalı Bulutlu
10°C
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C

Prof. Dr. Öven: Son dönemdeki araştırmalar meme kanseriyle mücadelede önemli mevzilerin kazanıldığını gösteriyor

Meme kanseri sıklığındaki artışa rağmen, tedaviye yönelik yeni gelişmelerle yaşam süresi ve kalitesinde artış görüldüğünü söyleyen Tıbbi Onkoloji …

Prof. Dr. Öven: Son dönemdeki araştırmalar meme kanseriyle mücadelede önemli mevzilerin kazanıldığını gösteriyor
04.04.2022
147
A+
A-

Meme kanseri sıklığındaki artışa rağmen, tedaviye yönelik yeni gelişmelerle yaşam süresi ve kalitesinde artış görüldüğünü söyleyen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, konuyla ilgili araştırmaların meme kanseri ve tedavisindeki son bilgileri değerlendirdi. Hastalığın tekrar etme riski açısından tümör boyutu ve lenf nodu metastazlarının önemli parametreler olduğuna işaret eden Öven, “Özellikle hormon reseptörleri pozitif olan hastalarda geç nüks oranının daha fazla olduğu görülüyor” dedi.

Günümüzde kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanseriyle ilgili özellikle son yıllarda gerçekleştirilen çalışma ve gelişmelerin hastalığın kronik bir seyre geçmesini sağladığını anlatan Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, yeni gelişmelerle birlikte meme kanserinin gelecek projeksiyonunu değerlendirdi. Son dönemde birçok bilimsel araştırmanın da meme kanseriyle yapılan mücadelede önemli mevzilerin kazanılmasında yardımcı olduğunu da ifade etti.

MEME KANSERİNDE GEÇ NÜKSLERE DİKKAT

Prof. Dr. Bala Başak Öven, geriye dönük çalışmalardan elde edilen veriler doğrultusunda, 20 bin meme kanserli hastada 15 yıl sonra hastalığın tekrar etme olasılığının yüzde 9 civarında iken bu oranın 25 yıllık takip süresince yüzde 15 olarak gösterildiğini söyledi. Hastalığın tekrar etme riski açısından tümör boyutu ve lenf nodu metastazlarının önemli parametreler olduğuna işaret eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak, “Tanı anında fazla sayıda koltuk altı lenf nodu metastazı olan, tümör boyutu büyük olan ileri evre hastalarda, tekrar etme olasılığının daha fazla iken, özellikle hormon reseptörleri pozitif olan hastalarda geç nüks oranının daha fazla olduğu görülüyor” diye konuştu.

Bu noktada hastaların düzenli takiplerinin önemine işaret eden Prof. Dr. Bala Başak Öven, “Hastaların 5 yıllık takip sürelerini doldurmuş olmalarına rağmen tıbbi onkolojide yıllık kontrollerini ihmal etmemelerini ve böylece hastaların hastalıklara erken müdahale etme şansını kaçırmamaları da çok büyük önem taşımaktadır” dedi.

KARDİYOMETABOLİK RİSKLER AÇISINDAN DÜZENLİ KONTROL ÖNEMLİ

Meme kanserinin tedavisinin kişinin kardiyovasküler risk faktörlerini de etkilediğinin yeni bir çalışmayla ortaya konduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bala Başak Öven, bu konuda hastaların dikkat etmesi gereken noktaları anlattı:

“Yapılan bir çalışma, 15 bin yeni tanı meme kanseri ve 75 bin sağlıklı kontrol karşılaştırılmış ve meme kanseri olanlarda ikinci yılın sonunda hipertansiyon (yüzde 11 vs yüzde 9) ve diyabet (yüzde 2.1 vs yüzde 1.7) daha fazla görülmüş. Onuncu yıl takipte ise diyabet varlığı meme kanserli hastalarda halen daha yüksek seviyede olduğu gösterilmiş. (yüzde 9.3 vs yüzde 8.8). Meme kanserli hastalar daha düzenli takip olduklarından kronik hastalıkların tespiti daha fazla olabilir. Bununla beraber kullanılan tedavi yöntemleri, hormonoterapiler de menopoza sebep olarak metabolizmayı olumsuz etkileyebilir.”

Bu sonucun da gösterdiği gibi, sağlıklı beslenme ve obeziteyle mücadele ederek meme kanseri tekrarlama riskini azaltmanın mümkün olduğuna işaret eden Prof. Dr. Öven, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklara karşı korunmada da öneminin arttığını söyledi.

AMELİYATLI KOLDAN DA KAN ALINABİLİR, TANSİYON ÖLÇÜLEBİLİR

Meme kanseri cerrahisi sonrasında ameliyatlı kolun, damar yolu açtırma, enjeksiyon gibi invaziv yöntemler için kullanımı konusunda hem hastalarda hem de hekimler arasında kaygıların bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Öven, bu konuda Amerikan Cerrahlar Topluluğu tarafından yeni bir öneri olduğunu söyledi. Koltuk altı lenf damarlarının meme kanseri cerrahisi sonrası alınması nedeniyle o taraf kolda görülen lenfödemin hastaların hayat kalitelerini etkileyen önemli bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Öven, yeni açıklamayla ilgili şu yorumda bulundu:

“Hastalara intravenöz işlem, tansiyon ölçtürme, kan alma gibi işlemlerden kaçınılması ameliyat sonrası ömür boyu yaygın olarak önerilmektedir. Amerikan Meme Cerrahları Topluluğu, koltuk altı ameliyatı yapılmış olan ama lenfödemi mevcut olmayan hastalarda böyle bir önlemin gerekli olmayabileceğini belirtti. Bu noktada özellikle hastaları hasta bazında değerlendirip, risk faktörlerini belirledikten sonra yapılacak doğru bilgilendirmeler hastaların yaşam kalitesini yükseltecektir.”

MEME KANSERİ SONRASI GEBELİK TEKRAR RİSKİNİ AZALTIYOR

Meme kanseri tedavisi gören kadınların gebe kalmalarının kanserin tekrarlaması üzerindeki etkisinin tartışmalı olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, yapılan bir çalışmaya göre 112.000 meme kanserli hastayı içeren analiz sonucunda, gebe kalanların sağ kalımının gebe kalmayanlara oranda daha iyi olduğunun gösterdiğini söyledi.  “Hastalarımıza meme kanseri tedavisi aldıktan sonra gebe kalmalarının hastalığı olumsuz etkilemeyeceğini ifade edebiliriz” diyen Prof. Dr. Öven, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ancak özellikle tekrar riskinin biraz daha yüksek olduğu tanı anından itibaren 2 senelik periyodun beklenmesini tavsiye edebiliriz.  Kesin kanıt olmasa da özellikle hormonal tedaviye en az 3 ay ara verdikten sonra gebe kalınması ilaçların bebek üzerinde teratojenik etkilerinden korunmak için de önemli olur.”


/ Sağlık
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.