Geride bıraktığımız yıl Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İsrail ile ilişkilerde bazı gelişmeler yaşanabileceğine dair mesajlarını okumuştuk …
Geride bıraktığımız yıl Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İsrail ile ilişkilerde bazı gelişmeler yaşanabileceğine dair mesajlarını okumuştuk. İsrail’den de benzer söylemler gelmesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bir açıklama yaptı ve Ankara ile Tel Aviv arasında kurulacak olumlu diyaloğun sadece iki ülke için değil bölge açısından da son derece kritik olduğunu söyledi.
Ardından heyetler arası görüşmeler, Dışişleri Bakanları’nın ortak bir harita belirlemesi ve nihayetinde İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye’yi ziyareti… Ukrayna krizinin tam ortasında yaşanan bu gelişmeler aslında geri planda çok farklı coğrafyaları da etkileyebilecek bir potansiyele sahip.
Herzog’un seçilmesi süreci hızlandırdı
Siyasal Analist ve Araştırmacı Dr. Gökhan Çınkara, Ankara-Tel Aviv hattının nabzını iyi tutan isimlerden biri… Biz de kendisine Herzog’un ziyaretinin ardından Türkiye-İsrail ilişkilerinin nereye evrilebileceğini sorduk…
Herzog’un Haziran 2021’de cumhurbaşkanı seçilmesiyle Türkiye ve İsrail arasındaki diplomasi trafiğinin hızlandığını anlatıyor Çınkara. “Esasında hem Türkiye hem de İsrail tarafının ikili ilişkileri olağan seyrinde götürmek için birçok nedeni vardı.” diye ekledikten sonra Herzog’un seçilmesinin bu süreci olumlu anlamda tetiklediğinden bahsediyor.
Aracısız ve doğrudan bir ilişki dönemi başladı
İki liderin birbirlerine sürekli iyi niyet mesajları göndermesi ve 9 Mart 2022’de İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmasına değinen Çınkara, şöyle devam ediyor:
“Mevcut durumda iki ülke arasındaki ilişki şimdilik lider diplomasisinin en üst seviyesine çıkmış durumda. Şu an aracısız ve doğrudan bir ilişki modeli iki ülke tarafından takip ediliyor. Gerek Cumhurbaşkanı Herzog’un gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği mesajların özeti iki ülke ilişkilerinde farklı bir modelin takip edileceği yönünde mutabakata varılmış olduğu izlenimi alınıyor. Bu modelin kompartımanlaşma dediğimiz bir yönelime mi evrileceği önemli bir soru olarak yükseliyor. Yani ilişkileri azami olumlu bir gündem etrafında götürmek temel amaç oluyor. Eğer anlaşmazlık noktaları olursa bunları da krize dönmeden yönetebiliyorsunuz. İki başkent bunu ne kadar başarabilecek zaman içerisinde göreceğiz.”
“Büyükelçi atamaları Bakanların görüşmesinde netleşir”
Önümüzdeki ay Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun İsrailli meslektaşını ziyaret edeceği daha önceden duyurulmuştu. Çınkara’ya bu görüşmedeki beklentilerini de soruyoruz.
“Büyükelçi atamalarının bu görüşme ertesinde netleşeceğini düşünüyorum.” diyor Çınkara ve “Bu görüşme ertesinde iki ülkenin işbirliğinin bazı konularda artacağını düşünüyorum. İki başkentin de lehine olan konularda ‘beraber ve ortaklaşa eylem’ modeli tercih edilebilir. Ben iki ülke arasındaki gelişecek ilişkilerin istihbarat teşkilatı ve ordu bürokrasisi üzerinden daha yoğun ve samimi olabileceği inancındayım” görüşünü paylaşıyor.
İsrail ile yakınlaşma ABD’deki süreci de etkiliyor
Hem yapılan açıklamalar hem de Çınkara’nın görüşlerinden ortaya çıkan bir fotoğraf var. Türkiye ve İsrail belli ki ilişkilerini daha ileri bir noktaya taşıyacak. Bu gerçeklik başka bir soruyu da beraberinde getiriyor: Hangi konularda ve ne ölçüde bir ilerleme?
İki ülkenin süreci ilerletme niyetinde olduğunu vurguluyor Çınkara ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Fakat ilişkilerde hangi alanlarda ne düzeyde bir derinleşme olabileceğini tam kestiremediklerini düşünüyorum… Bu tahmin edilemezlik hem ilgili ülkelerin iç siyasi dengeleri hem dış politikada girdikleri angajmanlarla ilintili. Bu sebeple bir süre Ankara-Tel Aviv hattından iyi niyet gösterisi olarak bir takım adımlar atılmasını ve geçmişin soğukluğunu eritmeye çabalayacak hamleler bekliyorum. İlişkilerin kurumsallaşma aşaması ise iki ülkenin güvenlik bürokrasilerinin ortak ve kapsamlı anlaşmalar yapmasıyla netleşecek. İsrail ile son dönemlerde atılan adımlara Washington’dan erken denebilecek bir dizi olumlu görüşler geliyor. Bunun en somut örneği Washington Büyükelçisi Murat Mercan’ın ne düşündüğünü ana akımdan birçok elit merak etmeye başladı. Zamanla ABD’nin farklı cephelerinde de olumlu adımlar görebiliriz.
Fakat ABD’den bir tavır değişikliği için Türkiye’nin karar alıcılarının da kapsamlı bir strateji ortaya koymaları beklenebilir. Diğer Ortadoğu başkentlerinin ise, özellikle İran dışındaki ülkelerden bahsediyorum, bu yakınlaşmayı oldukça olumlu ve yapıcı gördüklerini söyleyebilirim. Çünkü Ortadoğu’da oluşan yeni düzen arayışında Türkiye’nin yerleşik tavrını koruması ve revizyonizmi seyreltmesi önemli görülüyordu.”