Hakan, bugünkü köşe yazısında Bakan Nebati’nin konuşması hakkında şu eleştirilerini dile getirdi: Asırlar önce… At üstünde beldeler …
Hakan, bugünkü köşe yazısında Bakan Nebati’nin konuşması hakkında şu eleştirilerini dile getirdi:
Asırlar önce… At üstünde beldeler fethedilirdi. Bir belde fethedildiğinde… Fetheden kumandan, atını şöyle bir şahlandırır ve ardından fethettiği beldenin ahalisine doğru dönerek şöyle derdi: “Malınız, canınız, ırzınız, inancınız teminatımız altındadır.”
Aradan asırlar geçti. Devir değişti. Söylem değişti. Yaklaşım değişti. Kurumsallaşma diye bir şey devreye girdi. Hukuk devreye girdi. Yazılı güvenceler devreye girdi. Değişmez kaideler devreye girdi. Ve güvence verme yöntemi, çok esaslı biçimde bambaşka bir şekil aldı.
Fakat Maliye ve Hazine Bakanı’mız Nureddin Nebati, sanki aradan asırlar geçmemiş gibi, sanki değişen hiçbir şey olmamış gibi, sanki at üstünde fetih dönemlerindeymişiz gibi…
Yurtdışında yaptığı bir konuşmada yabancı yatırımcılara şöyle seslenmiş: “Biz can, mal, ırz, inanç güvenliğini veren bir ülkeyiz. Malınız da canınız da güven altındadır.”Bu güvence verme yöntemi… Yabancı yatırımcıyı sakinleştirmekten ziyade ürkütür. Mal, can, ırz, inanç için söze dayalı güvence verme çabası içine girilmesi… Fransız’ı, Alman’ı, İngiliz’i işkillendirir. “Burada bir iş var galiba” dedirtir.
Biliyorum, Nureddin Bey, iyi niyetli olarak ülkemize yabancı yatırımcıyı çekmeye çalışıyor. Fakat bu iş, bu yöntemle olmaz. Bunun bugünün diline, bugünün dünyasına, bugünün kavramlarına uygun biçimde yapılması şart. Soruyorum: İyi niyet taşlarıyla döşeli yol, nerenin yoluydu?