Dünyamızın gelgitlerinden sorumlu olan ve canlı hayatının devamlılığında büyük rol oynayan Ay, geçmişten günümüze astronomiye meraklı olan …
Dünyamızın gelgitlerinden sorumlu olan ve canlı hayatının devamlılığında büyük rol oynayan Ay, geçmişten günümüze astronomiye meraklı olan herkesin ilgisini çekti ve çekmeye de devam ediyor. Hızlı ilerleyen teknolojik gelişmeler sayesinde de günümüzde kendisinin yüzeyine tekrar ulaşabilmemizi hedefleyen projeler sonuç vermeye oldukça yakın.
Fakat bu içeriğimizde odaklanacağımız konu Ay’ın yüzeyine tekrar ayak basmamızla değil, hâlihazırda dünyamızdan nasıl yanıltıcı şekillerde göründüğüyle ilgili olacak. Bu bağlamda Ay’ın farklı şekiller aldığını söylemek yanlış olur. Zira kendisi büyüklüğünden de hızından da bir şey kaybetmiyor. Bu sebeple bu sorunu bazı illüzyonların ortaya çıkardığı düşünülüyor. Şimdi gelin onlara birlikte bakalım.
Sosyal medyada görmeye alıştığımız birkaç illüzyona değinelim: İlk olarak Ponzo yanılsaması
Sinema dünyasında da normal hayatta da ufuk manzaralarına bakıldığında Ay, tepedeki hâline göre daha büyük görünür. Bunda öncelikle perspektifin rol oynadığı düşünülüyor. Örnekle anlatmak gerekirse iki yanında aynı boylarda ağaçların olduğu, dümdüz bir yol düşünün. Bu yolun ilerisine baktıkça daraldığını ve ağaçların küçüldüğünü görürsünüz.
Fakat aslında bu ağaçların aynı boyda olduğunu, onlara yaklaştıkça bu küçük görünme durumunun ortadan kalkacağını bilirsiniz. Bu ağaçlı yolun size yakın olan kısmına ve daraldığı kısma aynı uzunlukta iki çizgi koyup onlara uzaktan bakmayı denerseniz, beyninizin size oynadığı oyunu daha rahat görebilirsiniz. Buna Ponzo yanılsaması deniliyor.
Ay’ın ufukta büyük görünmesi, büyüklüğünü karşılaştırabileceğimiz cisimlerin yanında olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Sırada Ebbinghause illüzyonu var
Alman Psikolog Hermann Ebbinghause’un ortaya koyduğu bu illüzyon, aynı büyüklükteki iki cismin etrafına farklı büyüklükte cisimler konulduğunda, aslında başta aynı olan bu iki cisim arasında boyut farkı varmış gibi görünmesini kapsıyor. Üstteki görselden de anlayabileceğiniz bu durum, nesneleri kafamıza nasıl kaydettiğimizle ilgili diyebiliriz.
Gökdelenlerin ve yüksek binaları hâliyle kafamıza ‘büyük’ şeklinde yazarız. Bu yapılara uzaktan baktığımızda küçük görünseler de aslında büyük olduklarını biliriz ve arkalarında durup kendilerinden daha büyük görünen Ay da bu sebeple gökteki hâline göre ufukta daha büyükmüş gibi görünür.
Yani etrafta Ay’ın büyüklüğüyle karşılaştıracak bir şey olmazsa, Ay’ı her konumda aynı şekilde mi görürüz?
Buna doğru diyip bu gizemi burada sonlandırmak isterdik fakat Ay’ın ufukta daha büyük göründüğünü söyleyenler sadece şehirlerde ya da kırsal kesimlerde yaşayanlar değil. Etraflarında Ay’ı karşılaştıracak cisimlerin bulunmadığı pilotlar ve gemiciler de aynı sorunu bildiriyor.
Gökyüzünü aslında olduğundan çok daha yakınmış gibi görüyoruz:
Amatör bir şekilde de olsa astronomiyle ilgilenen fotoğrafçı Bob King; ufuğu çok uzak, gökyüzünü ise aslında olduğundan çok daha yakın algıladığımızı vurguluyor. Bu açıklamaları şöyle düşünün: Ufukta gördüğünüz Ay’a ulaşmak istediğinizde sonsuza kadar gidecekmişsiniz gibi gelir.
Öte yandan gökyüzü, aslında olduğundan çok daha aşağılardaymış gibi görünür. Yani bu açıklamalara göre ‘Uzaktan gördüğümüz nesneler yakınlaştıkça büyür’ düşüncesi kafamızda yer ettiğinden ve ufuk bölgesini gökyüzünden daha uzakmış gibi algıladığımızdan bu şekilde bir yanılgı oluşuyor.
Karışıklığı toplamamıza yardım edebilecek son kapımızı çalıyoruz: Yakınsak küçültme
Bu kavram maalesef Ay’ın neden ufukta daha büyük göründüğünü açıklamıyor. Fakat tepedeyken neden küçükmüş gibi göründüğünü anlamanıza yardımcı olabilir. Ufukta Ay’ı gördüğünüzde, uzakta ne varsa ona odaklanmış olursunuz. Bu, örnek olarak bir okyanus ise, Ay’a bakarken beynimiz okyanusun uzak noktasını da hesaba katar ve uzağa baktığımızı anlar.
Uzaktan bu şekilde gördüğümüz için de “Ay büyük olmalı” diye düşünürüz. Fakat uydumuz gökyüzüne çıktığında okyanus ya da dağ gibi odaklanacak bir yer olmaz. Odaklanma gerçekleşmediği için de Ay, gökyüzündeyken ufukta olduğu kadar uzak gelmez. Bu da onu normalden daha yakın algılamamıza ve sanki küçükmüş gibi görmemize sebep olur.
Bu kadar karışıklığa gerek var mıydı? Ay, Dünya’nın etrafında eliptik bir yörünge izliyorsa gezegene yakınlaştığı zamanlarda büyüyor olamaz mı?
Teoride evet, pratikte hayır. Aslında pratik kısmında da evet, fakat Ay’ın Dünya’ya yakınlaştığı dönemler olsa da bu zamanlarda o kadar küçük bir büyüme gözlemlenir ki fark edilmez bile. Bu sebeple Ay’ın ufuktaki ve gökteki hâlini Dünya’ya yakınlaşmasına bağlamak pek mantıklı olmaz.
Astronomi uzmanları hâlâ Ay’ın bu şekilde bir yanılgı oluşturmasının sebebinin tam olarak ne olduğu konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Söz konusu yanılgı durumu, tarihin eski dönemlerinden beri bilim insanlarının kafasını karıştırıyor.
Kaynaklar: Rasyonalist, Andrew Vanden Heuvel, Sky and Telescope