Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü ve Köşe Yazarı Dilek Güngör’ün moderatörlüğünde başlayan panelde Tarım Kredi Holding Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi …
Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü ve Köşe Yazarı Dilek Güngör’ün moderatörlüğünde başlayan panelde Tarım Kredi Holding Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi Yılmaz Bademli, tedarik zinciri açısından tarımsal girdinin toprakla buluşmasının ve bu ürünün işlenerek tüketiciye ulaştırılmasının önemine değinerek, Tarım Kredi olarak yaklaşık 1,5 asırdır Anadolu’nun her köşesinde bunu yaptıklarını söyledi.
Tohumun tarla ile buluşması ve sonrasındaki süreçte tarımsal arz için gereken her türlü desteği sağladıklarını anlatan Bademli, son yıllarda tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılardan bahsetti. Bademli, “Anadolu’nun her karış toprağında çiftçinin tarımsal üretimi devam ettirmesi adına biz endişeye kapılmıyoruz. Çiftçimiz ürünü toprakla buluşturuyor, gereken destekler veriliyor. Harman zamanı geldiğinde çiftçimizi kimseye muhtaç etmeden uygun fiyatlarla değerlemesini gerçekleştiriyoruz” ifadelerini kullandı.
“KAMPANYALARIMIZ VE YENİ MARKET AÇILIŞLARIMIZ SÜRECEK”
Yılmaz Bademli, Tarım Kredi Kooperatif marketlerinde yeni bir kampanya olup olmayacağına yönelik soru üzerine, şu cevabı verdi:
“Bu kampanyalar karşılık buluyor. Birinci kampanyamızda ilk günlerde normal ciromuzun 7 katı ciro yaptık. Vatandaş buna teveccüh gösteriyor. Burada ciddi de partnerler var. Bizim birkaç katımız olan marketler de bize cevap veriyor. Dolayısıyla bizimle birlikte raflarda ürün fiyatları istenilen seviyelere geliyor. Tarım Kredi bu konuda çalışmalarını sürdürecek. Aslında 16 iştirakten 1 tanesi Market AŞ sadece. Bugün o daha çok konuşuluyor. Kar politikası gütmeden vatandaşı uygun ürünle buluşturmaya çalışıyoruz. Bu sayı artacak. Yeni kampanyalarımız devam edecek.”
Bademli, market sayısında 1.500 civarında olduklarını kaydederek, “2 bin 500-3 bine yürüyeceğiz. Sürekli, 15 günde bir 30-35 ürünle kampanya yaparken 100’ün üzerinde temel gıda maddesinde de en uygun fiyatla rafta bulunmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Yılmaz Bademli, yeni bir proje üzerinde çalıştıklarını aktararak, proje hayata geçince market sayısının hızla artacağını söyledi. “Başka market içerisinde mi olacak?” sorusuna karşılık Bademli, “Muhtemelen mahallelerdeki bakkallarda yoğunlaşacağız.” cevabını verdi.
“USK MALİYETLERİ İYİ ORTAYA KOYMALIDIR”
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun, sözleşmeli tarımın yaygınlaşması gerektiğini belirterek, “Sektörün Ulusal Süt Konseyi’nden (USK) beklentisi maliyetleri iyi ortaya koymasıdır. Üreticinin eline maliyetin altında ürün geçmemesi gerekiyor” dedi.
İsa Coşkun da et ve süt konusunda Türkiye’nin gelecekte sıkıntı yaşama ihtimali olup olmadığı konusuna değinerek, üreticiden tüketiciye ulaşan tedarik zincirinin sağlıklı işlemesinin öneminden bahsetti.
Sözleşmeli tarımın yaygınlaşması gerektiğini belirten Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sektörün Ulusal Süt Konseyi’nden (USK) beklentisi maliyetleri iyi ortaya koymasıdır. Üreticinin eline maliyetin altında ürün geçmemesi gerekiyor. Enflasyon beklentileri kırmak isteniyorsa süt primi artırılmalıdır. Burada önemli konu USK’nin maliyetleri sağlıklı bir şekilde tespit etmesi. Tarımda hayvan beslemek önemli. Üreticinin zarar etmemesi gerekiyor. Buna yönelik çabaları tabii ki takdir ediyoruz ancak bunlar yeterli olmadığında hızlı adım atmaktan hiçbir şekilde çekinmememiz gerekiyor.”
Türkiye Halciler Federasyon Başkanı Yüksel Tavşan ise panelde, Türkiye’nin çok şanslı olduğunu ve çok ciddi hacimde üretimi olduğuna dikkat çekerek, Avrupa’da meyve sebze üretiminde birinci olduğumuzu ifade etti.
Ancak sadece üretime odaklı olarak bu işi yürütmenin mümkün olmadığını anlatan Tavşan, şunları söyledi:
“Türkiye’de sebze meyve üretimi tedarik zincirinde bir sorun var mı bunun tespit edilmesi gerekiyor. Bu konuda standartların belirlenmesi ve bölgesel tespit çok önemli. Tüketicinin neyi neyle karşılaştırdığını bilmesi gerekiyor. Bizim ürünlerimiz varsa sunabiliyoruz. Yoksa fiyatlar yükseliyor bunun da önceden tespit edilmesi, önceden planlama yapılması gerekiyor. Stratejik ürünlerle ilgili iyi planlama yapılması da olmazsa olmazlarımızdan… Üreticimize taban fiyata benzer bir fiyat politikası, bir garanti verilmeli. Ancak böyle bir yöntemle üreticimiz korunabilir.”
Sebze meyve fiyatları ile ilgili üç temel unsurun maliyetleri ve tedariki etkilediğine dikkat çeken Tavşan, bu unsurları hava şartları, gelir maliyetleri ve ihracatta rekoltenin düşük olması olarak sıraladı. Tavşan, “İhracata kısıtlama gelsin istemeyiz, gelmesi de doğru değil. Uluslararası ticaret dünyada bitmeyen bir savaş. Bunların planlanması gerekiyor. Hal Yasası için ise hep söylediğimiz gibi geniş kapsamlı bir yasa düşünülüyor ve güncellemeler yapılıyor. Bizim üretimimiz yüzde 95 küçük üreticiye bağlı. O yüzden bu yasada da küçük üreticinin desteklenmesi çok önemli” dedi.
“DÜNYA HUBUBAT BORSASI İSTANBUL’DA KURULABİLİR”
İHBİR Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Gül de panelde, tahıl koridoruyla 25 milyon ton ürünün tüm dünya ülkelerine gönderilmesi için çalışmalar yapıldığına dikkat çekti.
Söz konusu anlaşmanın dünya hububat borsasının burada kurulmasına yönelik bir etki oluşturabileceğine dikkat çeken Gül, şunları söyledi:
“Pandemi döneminde tüm dünyada olduğu gibi, insanlar yaşam derdiyle uğraşırken, Türkiye’de de ekim yapamadık. Salgın sonrası tüketimin artmasıyla bir boşluk doğdu. Bu sene getirilen teşviklerle 2023 başından itibaren ise hammadde sorunu çok daha az olacak. Yurt dışından ithalat yaptığımız söyleniyor, o ithalat ne için yapılıyor buna bakmak gerek. Katma değerli ürün olarak ihraç ediyorsak bundan ülkenin çok fazla zararı olmaz. İthalatın çok cüzi kısmı ülke içinde tüketiliyor. Bu rakamlara baktığımızda kendine yeten bir ülke olduğumuzu görebiliriz. Özellikle pandemi dönemini çok iyi yönettiğimizi de söylemek gerekir.”
“SİGORTA VİZYON BELGESİ AÇIKLAYACAĞIZ”
‘Tarım Sigortaları ve Destek Kredileri’ panelinde ise Sabah Gazetesi Ekonomi Yazarı Feride Cem; Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Bekir Engürülü, Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ferhat Pişmaf, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Mehmet Akif Eroğlu ve Türkiye Sigorta Genel Müdürü Atilla Benli’yi ağırladı.
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mehmet Akif Eroğlu konuşmasında, sigorta ve emeklik sektörünü büyütmeye çalıştıklarını söyledi. Bu noktada çeşitli gelişme alanları belirlediklerini belirten Eroğlu, bu alanlardan birinin tarım olduğunu kaydetti. Eroğlu, “Tarım sigortacılığı tarafında TARSİM çok hızlandırılmış bir başarı hikayesi. ABD’de de bizdeki gibi bir kurul var ve kuruluş tarihi 1936… Fransa’da 1966 ve penetrasyon oranı yüzde 30. Bizim kuruluşumuz 2016 ve penetrasyonumuz yüzde 20” dedi.
Dağıtım kanallarına yönelik çalışmalarından da bahseden Eroğlu, burada birkaç hedefleri olduğunu kaydetti. Eroğlu, “Bizim, tarım konusunda yetkin acenteleri devreye sokarak çiftçileri yönlendirecek politikalar üretmemiz gerekiyor. Özellikle ziraat fakültesi mezunları, veterinerlik mezunları ile hem istihdam alanı açmak hem de çiftçileri yönlendirecek bir mekanizmanın geliştirilmesine çalışıyoruz” diye konuştu.
Kasım ayında sigorta sektörü vizyon belgesi açıklayacaklarını duyuran Eroğlu, “Sigorta penetrasyonu bizde yüzde 1,5’larda, gelişmiş ülkelerde yüzde 4’lerde. Buraya konsantre olduk” dedi.
Tarımda Çiftçi Kayıt Sistemi ile sigortalanabilir alanların yüzde 60’ının sigortalandığına işaret eden Eroğlu, “Çiftçi Kayıt Sistemi’nde sigortalanmayan çok fazla alan var. Türkiye’de tarıma elverişli alanların sadece yüzde 10’u sigortalı vaziyette” dedi.
“ÇİFTÇİMİZİN YANINDAYIZ”
Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Bekir Engürülü, tarımda sürdürülebilirliğin önemine vurgu yaptı. Çiftçinin kendini mutlak surette gelir açısından emin hissetmesi gerektiğine işaret eden Engürülü, köylüyü, çiftçiyi üretimde tutabilmek için tarım sigortalarının önemli olduğunu vurguladı.
Engürülü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz diyoruz ki TARSİM’in arkasındayız. Bu sistem çiftçi zararını karşılamaya yönelik kuruldu. Çiftçinin ödeyeceği prim miktarını biz karşılıyoruz. Çiftçinin sigortayı alabilirliğini sağlıyoruz. Hasar fazlası desteği veriliyor. Böyle bir kurguda, çiftçi de bu işe girme ihtiyacı hissediyor. Son 4-5 yıldır dolu haritasında değişiklik var. İklim değişikliği dediğimiz yerde dolu ilk defa yağmadı, ancak frekans ve şiddetinde ciddi artış var. Kalite kaybı değil bazen ürünü de zayi ediyor. Bunlarla çitçinin baş edebilmesi mümkün değil. Mutlaka çiftçinin yanında yer almak gerekiyor. TARSİM de çiftçi ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş bir sistem.”
Devlet desteğinin yanı sıra çiftçinin de üzerine düşen sorumlulukları olduğunu dile getiren Engürülü, “Çiftçimiz ‘sigorta yaptırdım başka bir şeye gerek’ yok demeyecek. Budamasını da gerekenleri de yapacak. Olası durumlara karşı da sigortasını yapacak. Biz de her zaman çiftçimizin yanında olacağız” diye konuştu.
“KREDİYLE 1 MİLYON ÜRETİCİYE ULAŞMAK İSTİYORUZ”
Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ferhat Pişmaf, banka olarak çiftçiye kullandırılan kredi oranının yüzde 70 olduğunu ve bu payla ana oyuncu olarak ilerlediklerini açıkladı. Tarıma sübvansiyonlu kredi kullandıran tek banka olduklarının da altını çizen Pişmaf, “Tarıma verdiğimiz krediler 172 milyar TL’nin üzerine çıktı. Birkaç yıl önce 450-550 bin üreticiye ulaşıyorken, bu yıl krediyle ulaştığımız üretici sayısını 755-756 bine ulaştırdık. Biz 158 yıldır tarıma ucuz finansman sağlıyoruz. Üretici sayısını 1 milyona ulaştırmak hedefimiz. Bunu da yıl sonuna kadar yapmayı hedefliyoruz. Tarıma kullandırılan kredilerin de son çeyrekte 200 milyar liraya ulaşacağını düşünüyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 9 milyar lira olan faiz desteği de 12 milyar liraya ulaşacak” dedi.
Tarımda sübvansiyona ilişkin son çıkan Cumhurbaşkanı Kararı’nda, tarımla ilgili kararların desteklendiğine işaret eden Pişmaf, bu kapsamda güneş enerjisi, genç çiftçi, atıl tesislerin işletilmesi noktasında önemli desteklerin bulunduğunu dile getirdi. Banka olarak gençlere 500 bin liraya kadar kredi imkanı sunduklarını söyleyen Pişmaf, söz konusu krediden üç ayda 3 bin gencin yararlandığını bildirdi.
Söz konusu tarım kredilerinde takipteki kredi oranının da binde 5 olduğunu açıklayan Pişmaf, “Bizdeki temel esas, üretimin devam etmesi. Üreticilerimizin bozulan nakit akışlarına vade tanıyıp hayatta tutmaya, ilave kaynak sağlamaya çalışıyoruz. Takibe düşenler için kampanya başlattık. ‘Defaten öde faizsiz borcunu kapat’ diye. Defaten ödeyemiyorsan 60 ay taksitlendirme yaptık. Bu imkanla 3 bin 823 üreticimiz borcunu kapattı” dedi.
“DOĞAL AFETTE SİGORTALILIK YÜZDE 3”
Türkiye Sigorta Genel Müdürü Atilla Benli, iklim değişikliğinin, tarım ve sigorta sektörünü de etkilendiğini, aynı zamanda sektöre yük getirebilecek bir risk olduğunu ifade etti. Tarım sigortasının başarılı uygulandığı ülkelerde kamu-özel sektör iş birliğinin görüldüğüne işaret eden Benli, dünyada tarım sigortasında, 2005 yılında 8 milyar dolar olan prim üretiminin, bugün 40 milyar dolar seviyesine çıktığını açıkladı.
Türkiye’nin bu alanda büyük potansiyel taşıdığına vurgu yapan Benli, “Tarımı, sigortacılıkta en hızlı büyüyeceğimiz alan olarak görüyoruz. Dünyada, verimde yüzde 50 kamu desteği olduğunu görüyoruz. Kamu-özel iş birliğiyle kurumsal üst yapının yapılandırılması, etkin operasyonların oluşturulması önemli. Bu yapı TARSİM’de mevcut” dedi.
Son beş yılda geçmiş yıllara oranla tarım sigortasında önemli bir yükselme olduğuna işaret eden Atilla Benli, ancak bunun yeterli olmadığına, penetrasyonun düşük olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
“Seller, doğal afetler, depremler oluyor. Burada sigortalık oranlarına baktığımızda yüzde 3’ler civarında. Gelişmekte olan ülkelerde doğal afetlerde sigortalılık oranı yüzde 45. Yani bir doğal afette yüzde 45’i sigorta sistemi karşılarken, bizde bu oran yüzde 3. Bu noktada gidecek çok yolumuz olduğu son derece açık.”
“TOHUM SAVAŞLARI ÇIKACAK”
‘Sürdürülebilir Tarım’ paneli InBusiness Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Hülya Güler’in moderatörlüğünde gerçekleşti. Panele Toros Tarımsal Sanayi CEO Hakan Göral, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Yılmaz, Hektaş Ticaret T.A.Ş. Genel Müdürü Hakkı Zafer Terzioğlu, Kerevitaş CEO’su Mert Altınkılınç ve Denge Tarım Kurucusu Atakan Atalay katıldı.
Toroslar Tarımsal Sanayi CEO’su Hakan Göral, 2050’de ulaşılacak insan nüfusunu doyurmak için iki tane Hindistan daha gerektiğine işaret ederek, “İki Hindistan olmadığına göre, elimizdeki ekilebilir alanlarla bunu yapacağız. Tarımdan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını da kontrol edeceğiz” dedi. Gübre kullanıldığı zaman verimin yüzde 45 arttığına işaret eden Göral, “Bu da dünyadaki 7,5 milyar insanın yüzde 45’inin varlığını devam ettirmesinin sebebi gübrenin mevcudiyeti. Ancak bir taraftan kısıtlamaya bir yandan kullanıp verimi artıracağız diyoruz. O nedenle bizim iş modelini değiştirmemiz gerekiyor. Reçete bazlı, topraktaki ihtiyaca göre reçete yazmaktan bahsediyoruz” dedi.
Türkiye’de tohumla ilgili çok şeyler yapıldığını söyleyen Göral, şunları söyledi;
“1,4 milyon ton sertifikalı tohum kullanılıyor. Bunun 1,1 milyon tonu Türkiye’de üretiliyor. Yine bu rakamın 686 bin tonu buğday tohumu. Türkiye tohumda da oldukça kendine yeterli bir ülke. Dünya tohum sektörü 50 milyar dolarlık büyüklüğe sahip. ABD ve Almanya bunun yüzde 60’ını tek başına kontrol ediyor. Bundan sonraki savaşların tohum savaşları olacağını pek çok fütürist tahmin ediyor. Tohumculuk desteklenmesi gereken bir sektör. Sulak alanda, az güneş alan, kurak alanda yetişen alanda yetişen, coğrafyaya özel tohumların yetiştirilmesinde Türkiye’nin kendine yetebiliyor olmamız lazım. Firma olarak iki Ar-Ge merkezimiz var. Gezici toprak analiz laboratuvarlarımız var. Kadın girişimcilere verdiğimiz mikro tarım kredisi var. Tarım yapmak isteyen, ancak başlangıç sermayesine ihtiyaç duyan kadın üreticilere bu krediyi veriyoruz.”
“28 MİLYON TABAKLA 7 MİLYON EVDEYİZ”
Kerevitaş CEO’su Mert Altınkılınç, Kerevitaş Superfresh olarak 28 milyon tabakta 7 milyon eve girdiklerini söyledi.
Tardan tabağa iş modeliyle, çiftçilerle yakın iş birliği içinde olduklarının altını çizen Altınkılınç, “Sertifikalı tohum, gübre ve ilaçları hasat öncesinde onlara sağlıyoruz. Finansal olarak onları rahatlatmaya çalışıyoruz” dedi.
‘Gıdanı koru, sofrana sahip çık’ projesini de desteklediklerini dile getiren Altınkılınç, “Su yönetimi, ambalajlama, gıda atıklarının verimli kullanılması bizim aldığımız diğer aksiyonlar. Ambalaj çalışmalarını geri dönüşümle değerlendiriyoruz ve yüzde 5-10 tasarruf sağlıyoruz. Emirdağ fabrikasındaki patates ve mısırda 20 bin ton atığı hayvancılık ve bio-gazda kullandık. Çiftçilerimizle çok yakın çalışıyoruz. Tardan sofraya iş modeliyle çiftçilere alım taahhüdü veriyoruz. Doğru tohumların kullanılması için ziraat mühendislerimizle çalışıyoruz. Damlama yönetimi ile sulama yapan çiftçilere yılda 4 milyon su tasarruf sağlamış olduk. Patates tarlalarında dron sensörler kullanarak, iklim ölçümü hastalıkların önceden tespitine yönelik çalışma yapıyoruz” diye konuştu.
“KONYA BÜYÜKLÜĞÜNDE TARIM ALANINI KAYBETTİK”
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Yılmaz, tarım ve gıda sektörü olarak tek önceliklerinin sağlıklı ve yeterli gıdayı, dünya nüfusunun emrine sunabilmek olduğunu söyledi.
FAO’nun 2050 yılında 9,7 milyar insanın doyurulması gerektiği konusuna işaret ettiğini söyleyen Yılmaz, “2050’ye kadar tarımsal üretimi yüzde 60 artırmamız gerekiyor. İklim krizine rağmen daha fazla nüfusu doyurabilmek için bir mücadele içindeyiz” dedi.
Tarımda en büyük girdinin toprak ve su olduğunu belirten Yılmaz, “Topraktaki durumumuz, son 30 yılda 3,2 milyon ekilebilir tarım arazisini maalesef kaybetmiş durumdayız. Sadece son 30 yılda Konya büyüklüğünde ekilebilir araziyi kaybettik. Sadece son 10 yılda yüzde 23 toprağımızın verimini kaybetmiş durumdayız” dedi.
Dünyanın önemli bir su krizinin eşiğinde olduğuna da işaret eden Yılmaz, “Türkiye’de yüzde 75′ oranında vahşi sulama yapılıyor. Basınçlı sulama sistemlerinin hayatımıza girmesiyle önemli bir yol kat edebiliriz. Bizim sürdürülebilir tarıma geçmemiz şart. Bu noktada Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat’la bir adım attı. Bizim sektörümüz için çiftlikten çatala stratejisi çok önemli” dedi.
Firma olarak gıda güvenilirliği bakış açısıyla, ineklerin yediği ottan süt ve süt ürünlerine kadar entegre bir yapıya sahip olduklarını söyleyen Yılmaz, “Bizim üretici eğitim ve karma yem üretim merkezlerimiz var. Her entegre tesisimizde bio-gaz tesisimiz var. Üretimde ortaya çıkan tüm atıkları bio-gazla, elektik, buhar ve sıcak suya dönüştürüyoruz. Biogaz tesisleri, fabrikaların yüzde 84’ü enerji ihtiyacını karşılayacak konumda. Bu sayede fosil yakıtları ve sera gazı emisyonlarını da azaltmış oluyoruz. Topraklarımızda organa-mineral gübreleri kullanıyoruz. 10 binlerce üreticiyle de çalışıyoruz” dedi.
Hayvancılıkta 1998’den beri tüm süt üreticilerine, daha verimli süt hayvancılığı eğitimi yapabilmeleri için eğitim programı gerçekleştirdiklerini açıklayan Yılmaz, “20 bin süt üreticisine eğitim verdik. Kendi öğrendiklerimizi paydaşlarımıza da iletiyoruz. Sürdürülebilir tarıma geçmemiz şart. İyi uygulamalar işimizi rahatlatıyor aslında. Tarımı gençleştirmeli, ölçeğini büyütmeliyiz” diye konuştu.
“KURAKLIĞA DAYANIKLI TOHUM GELİŞTİRİYORUZ”
Hektaş Ticaret Genel Müdürü Hakkı Zafer Terzioğlu, tarımda bilinçlenmeyle daha az su tüketimi ve doğru gübreleme ile daha iyi üretimin yapılabileceğini söyledi. Firma olarak son 3 yıldır gübre üretimine başladıklarını dile getiren Terzioğlu, “Organa-mineral gübrede sektörün önemli oyuncularından biri haline geldik. Hayvan sağlığına yönelik ciddi atılımlarımız var. Tohumda ciddi çalışmalarımız var. Yurt dışında bir şirket satın aldık ve kuraklığa dayanıklı tohum çalışması yapıyoruz. Sebze tohumunda çalışmalarımız var. İhracat olasılığı, kâr marjı çok yüksek tohumun. Türk Cumhuriyetleri’nde ciddi atılımlarımız var. Sahada 150 mühendisimizle verimlilik ve bilinçlendirmeye yönelik çalışma yapıyoruz. Biz de tohumdan sofraya diyoruz. Manavgat’ta yanan seralar vardı biz o bölgede gübre yardımlarını yaptık bu sayede yüzde 40 ek verim aldılar” diye konuştu.
Denge Tarım Kurucusu Atatan Atalay, ciddi anlamda gıda arzı ve talebi olduğuna vurgu yaptı. Kendilerinin 145 çeşit ürün ürettiklerini bildiren Atalay, şöyle devam etti:
“Tohum üretiminde bio-teknolojiyi kullanıyoruz. Türkiye için SİHA ne kadar önemliyse, tarımın geleceği için de bio-teknoloji o kadar önemli. Nitrat kalıntısından ‘meyveler geri döndü’ diye haberler görüyoruz. Bio-teknolojide böyle bir şey görmüyoruz. Tarımım sürdürülebilirliğinde bio-teknoloji yatıyor. Biz firma olarak şu anda 22 ülkeye ihracat yapıyoruz. Güney Kore’den Meksika’ya kadar… Dünyada daha fazla pazara girmeye çalışıyoruz. Dolapta 3 günde çürüyen domatesin daha fazla nasıl dayanabileceğine yönelik çalışmalar da yapıyoruz.”
2. TÜRKİYE ÇİFTÇİ ZİRVESİ GÜÇLÜ SPONSOR DESTEĞİ
2. Türkiye Çiftçi Zirvesi Koza Altın İşletmeleri, Tarım Kredi, Ziraat Bankası, Cargill, Türkiye Sigorta, Hektaş ve Tarsim ana sponsorluğunda gerçekleştirildi.